31 Ağustos 2013 Cumartesi

STSL 3. Hafta Karabükspor - Gençlerbirliği

281020121705573456708_2

Elazığspor deplasmanına çıkarken alınacak galibiyetin sürpriz olmayacağını, olası beraberlik durumunda ise kayıp olarak değerlendirilmeyeceğini belirtmiştik. Nitekim bunlar maç öncesi düşüncelerimizdi. Ancak maçın son düdüğüyle birlikte deplasmanda alınan 1 puandan çok kaçan 3 puanın üzüntüsü hakimdi.

Kasımpaşa karşılaşmasından anımsadığımız şekilde yine savunmadan çıkışlarda ayağa paslarla ve topun hakimiyetinin kendisinde olmasını isteyen bir oyun anlayışı ile sahadaydık. Maçın başından itibaren karşı kalede etkili olmaya çalışan Karabükspor’un bu atakların sonucunda golü bulması gecikmedi. Golün ardından öyle pozisyonlar kaçtı ki maçın kopması hiçten değildi. Fakat yine o lanet kural işledi ve özellikle takımın en yumuşak karnı olarak nitelendirebileceğimiz sol kanadımızdan yediğimiz atakların sonucunda kalemizde golü gördük. İkinci yarıyla beraber oyunun hakimiyetini alan taraf Karabükspor’du. Taraftarını arkasında almak isteyen Elazığspor’a oyunun kontrolünü bırakmayan takım Erdem’den görmeye pek alışkın olmadığımız bir golle skor üstünlüğünü tekrar ele almıştı. Golün ardından iyice açılacağını düşündüğümüz Elazığspor karşısında yakalayacağımız hızlı hücumlarla oyunun kopmasını beklerken kendi silahımızla vurulduk. Uydurma bir penaltıyla 3 puan hayallerimizi elimizden alan hakemin ve buna sebebiyet veren savunmamızın yardımınıda es geçmeyelim…

Sonuç olarak takım oyunundaki istikrar anlamında bizi ümitlendiren, fakat bazı kararlarda da ısrar etmenin yarardan çok zarar getirdiğini gördüğümüz bir karşılaşmayıgeride bıraktık. Umalım ki bunları teknik heyetimiz de görmüştür ve aynı kararlarda ısrarcı olunmaz. Bunları yazının ilerleyen bölümlerinde tekrar ele alacağız. Şimdi kendi evimizde ağırlayacağımız rakibimiz Gençlerbirliği takımına kısaca göz atalım…

Gençlerbirliği takımı yeni bir yapılanmaya gitti bu sezon. Her bölgesinden önemli oyuncularını kaybeden takım yerlerini doldurmaya çalışsa da bunu elini cebine atmadan İlhan Cavcav metoduyla gidermeye çalıştı. İlk olarak henüz sezon bitmeden kalıp kalmayacağı tartışmaları yaşanan teknik direktör Fuat Çapa ayrıldı takımdan. Çapa’nın Erciyesspor ile anlaşmasının ardından takıma katıldığı devre arasından ligin sonuna kadar Gençlerbirliği’nin skor yükünü üstlenen Björn Vleminckx, orta sahanın etkili ismi Randal Azofeifa ve takım kaptanı Cem Can hocasının peşinden giden isimler olmuştu. Savunmanın bel kemiği Aykut ve son olarak da taraftarın sevgilisi, Gençlerbirliği takımının en önemli kozlarından Hurşut Meriç Ankara’dan ayrılan isimler oldu.
Takıma dahil olan isimler ise Sedat Bayrak, Nizamettin Çalışkan, Serkan Yanık gibi ligin tecrübeli oyuncuları; Mervan Çelik, Deniz Naki ve Uğur Çiftçi gibi genç yetenekler ile Süper Ligde 4. sezonuna hazırlanan Bogdan Stancu, Gosso ve Smiljanic gibi yabancı hamleleriydi. Gaziantepspor’la olan kiralık sözleşmesi sona eren Oktay Delibalta da bu sezon Gençlerbirliği forması giyecek bir diğer oyuncu oldu. Gelen – giden değerlendirmesi yaptığımızda terazinin gidenler tarafından yana ağır bastığını söylemek yanlış olmasa gerek…

Geçtiğimiz sezonu Fuat Çapa yönetiminde büyük takımlar karşısında alınan başarılı sonuçların haricinde, ligin en az mağlup olan takımlarından biri olmasına rağmen klasik beraberlik takımı diyebileceğimiz bir görüntüyle tamamladılar. Sezon içerisinde de bizde olduğu gibi hedef belirlemekte zorlandılar. UEFA kupasına gidiyoruz derken ligin sonunda az da olsa tedirginlik yaşadılar. Bu sezona ise yeni hocası ve sistemiyle üst sıraları zorlamak amacıyla giriyorlar…
Metin Diyadin yönetiminde sezona Çaykur Rizespor karşısında alınan mağlubiyet ve tat vermeyen saha içi performansıyla başlayan Gençlerbirliği, kendi evindeki 3-0’lık Akhisar galibiyeti ve göze hoş gelen futboluyla moral buldu. Her iki karşılaşmada da sahaya çıkan kadrolarda farklılıklar göze çarptı. Anlaşılan o ki hazırlık dönemlerinde Metin Diyadin kendisini tatmin edecek bir saha içi dizilişini tam olarak kurgulayabilmiş değil. Her zaman olduğu gibi kadro değerlendirmemize başlayalım…

Gençlerbirliği kalesini as kaleci olarak 3. sezonuna giren Ramazan Köse koruyor. Her geçen sezon tecrübesini artıran Ramazan yabancı sınırlamasını da göz önüne aldığımızda Gençlerbirliği için önemli bir kazanç. Zaman zaman hatalı goller yese de Ramazan’ın iyi bir kaleci olduğunu düşünenlerdenim. Yönetim de kaleci transferi düşünmeyerek kendisine ne kadar güvendiğini gösteriyor. Ramazan’ın gerisindeki isim Ferhat Kaplan. Özkan Karabulut’un Ankaraspor’a kiralanmasının ardından Ferhat takımın ikinci kaleci pozisyonuna geldi…
Savunmanın sağında her ne kadar kendi pozisyonu olmasa da Cem Can, Fuat Çapa’nın vazgeçemediği isimlerden birisi olmuştu. Gerisinde bekleyen isim ise Serkan Kurtuluş’tu. Cem Can’ın ayrılmasının ardından bu bölgeye şahsen Karabükspor’a gelmesini çok istediğim ve bunu sık sık da dile getirdiğim Serkan Yanık transferi gerçekleşti. Serkan hem savunmada hem hücumda belli çizgisi olan, mücadeleci bir oyuncu. Ayrıca zaman zaman savunmanın göbeğinde, ihtiyaç halinde ise sol bekte bile görev alabilecek bir isim. Geride kalan haftalarda da gördüğümüz üzere Serkan Yanık bu bölgede Metin Diyadin’in ilk alternatifi olacak. Adaşı Serkan Kurtuluş da geçtiğimiz sezon olduğu gibi yine şans bekleyecek Serkan Kurtuluş’un da takımın joker oyuncularından birisi olduğunu söylememiz gerek. O da savunmanın her hattında oynama kabiliyeti olan bir oyuncu…
Savunmanın soluna baktığımızda Süper Ligin adından söz ettiren ve geçen yılın en başarılı transferlerinden birisi olarak kabul edilen Dusko Tosic’i görüyoruz. Bu sezon da Tosic sol bekin daimi sahibi olacaktır fakat geriden gelen bir isim dikkat çekiyor. Hacettepe’den transfer edilen Uğur Çiftçi hem hazırlık dönemindeki performansı hem de geçtiğimiz hafta oynanan Akhisar karşılaşmasındaki oyunuyla bu sezon beklemediği kadar şans bulabileceğini gösterdi.
Aykut Demir’in Trabzonspor’a transferinin ardından Gençlerbirliği savunmasında derin bir boşluk oluşmuştu. Elde stoper olarak sadece Kulusic ve Ahmet Çalık kalmıştı. Bu eksikliği gidermek adına geçtiğimiz sezonu Elazığspor’da tamamlayan Sedat Bayrak kadroya dahil edildi. Sedat’ın Aykut’un boşluğunu gidermesini beklemek fazla iyimserlik olsa da tecrübesiyle takımına katkı vermeye çalışacak. Çaykur Rizespor karşılaşmasında Sedat – Kulusic olarak oluşturulan savunmanın göbeği, Akhisar karşısında Ahmet – Tosic olarak yer aldı. Bu bölgede Metin Diyadin’in hala arayış içerisinde olduğu görülüyor. Savunmadaki diğer isimler gurbetçi oyuncu Ferhat Görgülü ve yukarıda da bahsettiğimiz gibi Serkan Kurtuluş ve Serkan Yanık. Bu hafta cezası dolan Kulusic’in yeri garanti fakat partneri kim olur söylemek zor…

Orta sahada gereğinden fazla yoğunluk olduğunu söyleyebiliriz. Bu bölgede Özgür İleri, Radosav Petrovic ve Doğa Kaya gibi oyuncular yer alırken; Gosso, Smiljanic ve Nizamettin hamleleri geldi. Bu oyuncuların özelliklerini göz önüne aldığımızda benzer niteliklerde olduklarını görüyoruz. Takımdan ayrılan Azofeifa’nın yerinin Gosso ile doldurulmak istendiği söylenebilir ama bunu ne kadar karşılar soru işareti. Yeni transferlerden Smiljanic ve Nizamettin de savunmaya yatkın isimler. Sırp oyuncu Smiljanic takımdaki Tomiç, Tosiç, Kulusic, Petrovic ve Lekic’in ardından transfer edilen bir diğer Sırp oyuncu oldu. Smiljanic hayal kırıklığı ile sonuçlanan İspanya macerasının ardından Partizan’da yaşadığı şampiyonluklar ile tekrar kendine gelmişti. İkinci yurt dışı deneyimini Gençlerbirliği ile yaşayacak oyuncunun performansı merak ediliyor. Nizamettin’in ise benim beğendiğim oyunculardan olmadığını söylemem gerek. Hem Manisa hem de Ordu’da gösterdiği performans da bu düşüncemi doğruluyor. Oyuncu ne hikmetse yine süper ligde tutundu. Görünen o ki Metin Diyadin tarafından da tutulan bir isim. Akhisar karşısında etkili bir oyun ortaya koysa da bunu genele yayacağını sanmayanlardanım.

 Görüldüğü gibi Gençlerbirliği orta sahasında oldukça kalabalık bir oyuncu listesi var. Geride kalan haftalarda bu bölgede yeri değişmeyen ve her iki maçta da yer alan isim Gosso olmuştu. Bu hafta iyi oyununun mükafatını alacağını tahmin ettiğim Nizamettin ve Gosso ikilisi Karabük deplasmanında savunmanın önündeki ikiliyi oluşuracaklardır…

Azofeifa’nın ayrılmasının ardından tam anlamıyla 4-2-3-1 dizilişini benimseyen Gençlerbirliği’nde forvetin arkasında yer alan 3’lü ligin ilk haftasında Mervan-Tomic-Jimmy olurken, Akhisar karşısında Jimmy-Oktay-Stancu şeklinde olmuştu. Hücuma çıkışlarda ise Stancu’nun forveti ikilediği bir oyun anlayışı hakimdi. Gençlerbirliği takımı yukarıda da bahsettiğimiz gibi orta sahada kreatif oyuncu eksikliği yaşadığı için en önemli hücum varyasyonu hızlı ataklara dayalı. Bunu da kanatlardaki etkili oyuncuları ile yapma eyilimindeler. En azından geçen sezon bu anlayışla sahada yer alıyorlardı. İstatistiklere baktığımızda da bunu net olarak görebiliyoruz. Geçen sezon ligin en az pas yapan takımlarından birisi olmuştu Gençlerbirliği. Eldeki malzemeye baktığımızda da bu anlayışın değişeceğini sanmıyorum…

Saydığımız oyuncuların hemen hemen tamamı forvet arkasındaki her bölgede oynayabiliyor. Gerek maç maç, gerekse maç içerisinde bu değişkenliği görmek mümkün. Örneğin Jimmy Durmaz geçen sezon genelde sol kanatta yer alırken bu sezon O’nu sıklıkla sağ kanatta izleyebiliriz. Keza devre arasında takıma dahil olan ve Hurşut’un yokluğunda sağ kanatta izlediğimiz Tomiç’i de bu sezon forvetin arkasında göreceğiz. Oktay Delibalta, Mervan Çelik ve Ermin Zec’i, hatta Akhisar karşısında olduğu gibi Stancu’yu dahi bu şekilde değerlendirmek mümkün. Toparlayacak olursak Gençlerbirliği takımında dananın kuyruğu bu bölgede kopuyor…

Gençlerbirliği forvet hattı geçen sezonun ilk yarısında Lekiç ve Ekigho ile ne yapsa olmamış yok denecek bir katkı almıştı. Devre arasında kiralanan Vleminckx lige rüzgar gibi bir giriş yapınca adeta sen nerelerdeydin dedirtiyordu. Bunu da Ekigho – Lekiç ikilisinin 17 maçta yapamadığını yapıp, henüz ilk maçında 4 gol birden atarak gösteriyordu. Sezonu da 9 golle tamamlayıp azımsanmayacak bir katkı verdi. Sezon sonunda oyuncunun bonservisinin alındığı söylense de İlhan Cavcav inadını tutturunca Vleminckx Erciyes’in yolunu tuttu. Bu gelişmeler üzerine sezon başı Lekiç ve Ekigho ikilisinden hayır gelmeyeceğini anlayan Gençlerbirliği yönetimi yeni arayışlara yöneldi. Orduspor tarafından hatırı sayılır bir meblağ karşılığında transfer edilen Bogdan Stancu’yu kimin transfer edeceği merak edilirken, Gençlerbirliği makul bir ücret karşılığında oyuncuyu renklerine bağladı. Orduspor ile geride bıraktığı 2 sezona 10’ar gol sığdıran Stancu tercih edilebilir bir isimdi. Ancak Vleminckx sonrası beklentiler doğal olarak yükselmişti. Stancu’nun sezon içerisinde belli bir gol adedine ulaşması mümkün ancak aranan isim olup olmadığı konusunda şüpheler var. Hücumda tek kaldığında sıkıntılar yaşayabiliyor.
Forvette görev alan bir diğer isim ise Boşnak oyuncu Ermin Zec. Geçen sezon çoğunlukla sol kanatta izlemiştik Zec’i. Bu sezon ise daha çok ileri uçta görebiliriz. Fakat deplasman ve iç saha maçlarına göre bu durum değişebilir. Energie Cottbus’tan transfer edilen gurbetçi oyuncu Deniz Naki ise kendisini göstermeye çalışacak...

Karabükspor’a dönecek olursak; Oynanan her iki maçta da izlediğimiz Karabükspor bizlere ilerisi için fazlasıyla umut verdi. Elazığspor karşılaşmasında yenilen 2 gole rağmen oyun kurgusundaki ısrar ve oyuncuların performansında dalgalanmaların olmaması bizleri sevindiren unsurlardı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Karabükspor’un belli bir oyun planı var ve bunu sezon boyunca sürdürme çabasında olacak. Tam olarak taşların yerine oturması için ise birkaç haftaya daha ihtiyaç olduğu görülüyor. Bu süreci kısaltmak da tabii ki Tolunay Kafkas’ın elinde. Yalnız bunu yaparken hatalarını da görmesi gerekiyor. Özellikle her iki maçta da savunmanın solunda Uğur’da ısrar etmesininin mantıklı bir açıklaması olması gerek. Hücumda sıfır üretkenliği olan Uğur’un savunmada da güven veren bir yapısı olmadığı ortada. Elimizde bulunan 3 sol bek daha varken Uğur ısrarının devam etmesi durumunda ilerleyen haftalarda canımız daha çok yanabilir. En azından Emre ve İshak’tan birinin değerlendirilmesi gerekiyor.
Hücumda ise yine haklı çıktığımızı görmekten maalesef huzursuzuz. Bu takımın sağ açığı olmadığını defalarca tekrarladık. İlhan Parlak’la bu eksikliği gidermek olsa olsa zoraki durumlarda tercih edilmesi gereken bir durum olmalı. Sol kanatta da Ahmet İlhan’ın bal yapmayan arı görüntüsü ve eksik yönlerini gidermeye çalışmamasıyla hücum seçenekleri kısıtlı bir hal alıyor. Neyse ki hafta arasında yapılan Pedersen takviyesi ile bu sorun büyük ölçüde giderildi. Uyum sorununu aştığı takdirde hem kanatlardaki bu eksiklik giderilmiş olacak hem de takım içinde LuaLua’nın oyun dilinden anlayacak birisi olacak. Ayrıca cepheden kullanılacak duran toplarda Cernat sonrası ilk kez önemli bir isim kadroda olacak. Aylardır beklenen santrafor takviyesi de sonuçlandığı takdirde Karabük taraftarı rahat bir nefes alacak.

Kısa başlıklar halinde toparlamamız gerekirse ;
# Elazığspor karşısında yaptığımız hataları tekrarlamamız halinde bundan faydalanacak isimler Gençlerbirliği takımında fazlasıyla mevcut. Dolayısıyla bu maçta da çizgi elemanlarına fazlaca iş düşüyor. Ahmet İlhan ve İlhan Parlak’ın beklere yardımı kritik önemde.
# Jimmy ve Tosic gibi duran topları etkili kullanan isimlere sahipler. Özellikle her iki oyuncunun kesme olarak kullandığı ortalar tehlike yaratıyor. Zira Gençlerbirliği takımı geçtiğimiz sezon bu tip pozisyonlardan bir çok gol buldu.
# Yukarıda da bahsettiğimiz gibi duran toplar oldukça etkili. Oynaması halinde Kulusic, Ahmet, Özgür ve Sedat gibi hava hakimiyeti oyuncular bulunuyor. Özellikle Ahmet’in timingi  çok iyi. Bunu geçtiğimiz sezonki Fenerbahçe karşılaşmasından da hatırlayabiliriz. Ayrıca hazırlık maçlarında da bunu net şekilde gösterdi.
# Ermin Zec ve Stancu gibi savunma arasına sızabilen oyunculara sahipler. Mabiala ve Puygrenier savunmayı oldukça önde başlatıyor. Keza top kayıplarında da bu ikili ağır kalıyor. Mutlaka dikkat edilmeli.
# Sorunlu bölgeleri olarak savunmanın göbeği diyebiliriz Gençlerbirliği için. Rizespor’lu Sercan Kaya’nın attığı golü hatırlarsak savunma arasına atılacak toplarda etkili olunabilir.
# Gökhan Ünal’ın yükselen formu devam ediyor. Gökhan’dan maksimum verim almak için kanatları verimli kullanmak gerekiyor. Duran toplarda etkili olan Gençlerbirliği savunması hareketli pozisyonlarda sıkıntı yaşayabiliyor.

Milli maç arasına girmeden önce alınacak bir galibiyet moral kaynağı olacaktır… Taraftarımızın önünde, göze hoş gelen, coşkulu ve 3 puan ile sonuçlanan bir oyun temennimiz...
                                                                 
 
   




23 Ağustos 2013 Cuma

STSL 2. Hafta Elazığspor - Karabükspor

elazigspordan_altin_degerinde_3_puan13670891880_h1019520
 
Açıkçası maç öncesi tedirginlik hakimdi. Buna sebep de rakip analizinde belirttiğimiz üzere Kasımpaşa takımında bulunan birbirinden yenetekli oyuncuların yanısıra, sadece bir kamp döneminde çalışma imkanı bulan Karabüksporlu oyuncuların göstereceği soru işaretlerine sebep olan performansıydı. Fakat Tolunay Kafkas’ın takıma elinin değdiği o kadar netti ki bunu görmemek imkansızdı.
 
Kendine güven duyduğu her halinden belli olan, ayağa paslarla, mecbur kalınmadıkça topların gelişigüzel uzaklaştırılmadığı, duran topların bilinçli kullanıldığı oyun sistemi ilk yarım saatlik süre zarfında bize yansıyanlardı. Geçen sezondan kalma alışkanlıklar da yok değildi tabii. Özellikle topun rakibe bırakılması konusunda biraz aşırıya gidildiği oldu. Yine de izlediğimiz oyun, belki de ilk kez bir sezona girerken ağzımızda tat bıraktı. Üstelik bunu güçlü bir rakibe karşı, maç boyunca önemli bir pozisyon vermeden net bir skorla galip gelerek başarabilmek bizim için ayrı bir mutluluk kaynağıydı…
 
Oyuncuların bireysel performansları da beklentilerin üzerindeydi. Yeni transferlerden başlayacak olursak;
Kaleci Boy Waterman şahsen tereddütle yaklaştığım isimlerden birisiydi. 90 dakika içerisinde yaptığı kurtarışların yanısıra duruşuyla da kalesinde güven verdi. Savunmada Puygrenier beklendiği gibi liderlik özelliklerini gösterdi. Hava toplarındaki hakimiyeti ve topu oyuna sokuşlardaki başarılı görüntüsü takımın önemli kozlarından biri olacağının izlenimini verdi. Yalnız Mabiala ile aralarında zamana ihtiyacı olduğu da gözlerden kaçmadı. Orta sahada görev alan Samba Sow maçın tam anlamıyla yıldızıydı. Enerjisi, toplu ve topsuz oyundaki performansıyla ben buradayım dedi. Hakan Özmert’in 3 sezon önceki halinden pasajlar sunması, Gökhan Ünal’ın bu takıma bir şeyler verecek olması ve gelecek muhtemel transferleri de düşündüğümüzde bizim her hafta maçlarını sabırsızlıkla bekleyeceğimiz bir Karabükspor’un sinyalini verdi. Yaklaşık 1 yıldır toptan uzak olan Uğur Uçar’ın sol bek kumarı, geçtiğimiz sezon sık sık dile getirdiğimiz yaratıcı oyuncu eksikliği ise takımdaki dezavantajlar olarak gördüklerimizdi. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda söyleyebiliriz ki görüntü şu an için gayet parlak. Bu düşüncelerimizin daha belirgin bir hal alması için takımı bir de deplasmanda izlemekte fayda var…
 
Sezonun ilk deplasmanına Elazığspor karşısında çıkıyoruz.  Geçtiğimiz sezon kümede kalmayı Yılmaz Vural yönetiminde, özellikle ligin ikinci yarısındaki iç saha performansıyla başaran Elazığspor sezon sonunda tecrübeli teknik adamla yollarını ayırmıştı. Bu ayrılık için şahsen Yılmaz Vural’ı eleştirenlerdendim. Çünkü yıllardır bildiğimiz can simidi pozisyonundan çıkıp kendi takımını kurma şansı yakalamıştı. Yönetim de kendisiyle çalışma niyetindeydi fakat ayrılmayı tercih etti. Ancak gerek transfer döneminde yönetimin izlediği politika, gerekse Elazığ cephesinden yükselen dedikodular Yılmaz Vural’ın haklılığını ortaya koyar nitelikte.
 
Elazığspor yönetimi ”transferde benim sözüm geçer” deyip Yılmaz Vural’la yolları ayırmasının ardından uzun süre Nurullah Sağlam’la anlaşma zemini aramıştı. Hatta hocanın şehre geldigi ve anlaşmanın sağlandığı söylenmişti ama nedense resmiyete dökülemedi. Bu gelişmelerin ardından sürpriz bir kararla Norveçli teknik adam Trond Sollied takımın başına getirildi. Sollied’in kariyerine baktığımızda başarılı bir teknik adam olduğunu söylemek mümkün. Oyun felsefesinin hücum odaklı olduğu bilinen Sollied’in Elazığspor’da belirli imkanlar dahilinde başarılı olup olamayacağını ve ne kadar sabredileceğini ise zaman gösterecek…
 
Elazığspor takımının transfer döneminde aktif bir görüntü çizdikleri söylenemez. Sedat Bayrak, Orhan Ak, Sinan Kaloğlu, Mehmet Çakır gibi geçtiğimiz sezonki başarıda pay sahibi olan tecrübeli isimlerle yollar ayrılırken; Serdar Özkan, İbrahim Kaş, Çağlar Birinci ve Mehmet Nas gibi nasıl katkı sağlayacakları soru işareti oluşturan ve yeterlilikleri tartışılan transferler yapıldı. Yabancı transferlerinde de takıma seviye atlatır denebilecek hamlelerin olduğunu söylemek güç. Geçtiğimiz sezonu Katar Liginde tamamlayan Youssouf Hadji ve son olarak geçtiğimiz günlerde transferi resmiyet kazanan Luke Moore transferleri gerçekleşmişti. Bu oyuncuların Amr Zaki ve Herve Tum paralelinde mi performans göstereceği, yoksa artı değer mi katacağı muamma. Bu oyuncuların yanısıra Noyan Öz, Deniz Yılmaz ve Onur Ayık gibi gelecek vadeden genç gurbetçiler kadroya dahil olan diğer isimler oldu.
 
Akhisar Belediye karşısında izlediğimiz Elazığspor hücumda üretkenlikten uzak, oyuncuları hala birbirlerini tanıma aşamasında olan, savunmada tedirgin bir görüntü çizdi. Maçın başından sonuna kadar Akhisar hakimiyetinde bir oyun izledik. Bunun sonucunda da mağlubiyet kaçınılmazdı. Bu sonuçta Sollied’in yaptığı kadro tercihlerinin de etkisi vardı diyebiliriz. Geçtiğimiz sezonun öne çıkan oyuncularından Aydın Karabulut ve Köksal Yedek’in ilk 11′de tercih edilmemesi gibi sürpriz tercihler vardı. Oyuncuların birbirlerini tanımalarından ziyade Sollied’in oyuncularını henüz tam olarak tanıyamadığı göze çarptı.
 
Kadro incelemesine geçmeden evvel belirtmemiz gereken önemli bir husus var. İlk haftadaki Akhisar deplasmanına Noyan Öz, Yousouf Hadji, Deniz Yılmaz ve Marvin Zeegelaar gibi oyuncuların lisans problemi nedeniyle eksik bir kadro ile gitmişlerdi. Zeegelaar haricindeki oyuncuların lisans sorunu çözüldü ve görev verilmesi halinde kadroda yer alacaklardır…
 
Kalelerinde geçtiğimiz sezon olduğu gibi Vanja Ivesa yer alıyor. Ivesa da ligde kalma başarısı gösteren takımın en önemli figürlerinden biriydi. Yaptığı kurtarışlarla kritik süreçte takımına hayati puanlar kazandırmıştı. Ancak hazırlık karşılaşmalarındaki görüntüsüyle bu sezona pek iyi hazırlandığı söylenemez. Akhisar maçının son dakikalarında yaptırdığı penaltı ile de cezalı duruma düştü ve bize karşı forma giyemeyecek. Kalede muhtemelen Adanaspor’dan yeni transfer Zülküf Özer yer alacak. Bu durum geçtiğimiz sezon bize karşı oldukça başarılı maçlar çıkaran Ivesa’yı düşündüğümüzde avantaj olarak görünüyor.
 
Savunmanın göbeğini geçen sezon Sedat Bayrak ve Fabio Bilica ikilisi ile götürmüştü Elazığspor. Bu ikiliye zaman zaman Görkem Görk katılıyordu. Sezon sonunda Sedat Bayrak’la yollar ayrılırken İbrahim Kaş takviyesi geldi. Hem hazırlık döneminde, hem de ligdeki Akhisar karşılaşmalarında görüldü ki geçtiğimiz sezon zaman zaman oynama şansı bulan Bilica ve Görkem ikilisi bu bölgede tercih edilecek. İbrahim Kaş ise gerekli durumlarda şans bulacak. Tabii bu bizim şimdilik öngörümüz. İlerleyen haftalar neler getirir bilinmez ama savunmada güven verildiği söylenemez. Her iki oyuncunun da yaptıkları bireysel hatalar pahalıya maloluyor. Akhisar karşısında da bunu gözlemledik. Özellikle Akhisar forveti Niasse karşısında her iki oyuncu da zor durumlara düşmüştü. Ayrıca Bilica’nın disiplinsiz tavırlarının devam etmesi durumunda bunları görmezden gelecek ve sineye çekecek bir Yılmaz Vural olmayacak…
 
Savunmanın sağında geçtiğimiz sezon olduğu gibi yine Adem Alkaşi görev alıyor. Adem Elazığspor’un en istikrarlı oyuncularının başında geliyor. Her ne kadar savruk bir görüntü çizse de Adem için savunma hattının en güvenilir halkası diyebiliriz. Bu sezon da hırsı ve mücadelesiyle Elazığspor takımının en güvendiği isimlerden birisi. Adem’in gerisinde ise geçtiğimiz sezonu Tavşanlı formasıyla tamamlayan gurbetçi oyuncu Deniz Aslan bulunuyor.
 
Savunmanın solu geçen sezon baş ağrıtan bölgelerden birisi olmuştu ve bir türlü istikrar yakalanamamıştı. Görünen o ki bu sezon da farklı olmayacak. Galatasaray’dan transfer edilen ve Galatasaray dönemi boyunca takımdan ayrı salonda çalışmalarıyla hatırladığımız Çağlar Birinci tam olarak hazır bulunmamış olmalı ki Sollied tarafından Özgür Özkaya tercihi yapıldı. Özgür de pek hazır bir görüntü çizmedi doğrusu Akhisar karşısında. Bakalım kendisinde ısrar mı edilecek yoksa Çağlar’a forma teslim mi edilecek bekleyip göreceğiz…
 
Geçtiğimiz sezon Sane öncesi ve Sane sonrası diye adlandırabiliriz Elazığspor merkez orta sahasını. Sezona Bülent Ertuğrul ve Sezer Badur gibi oyuncularla başlayan Elazığspor bir türlü başarı yakalayamamıştı. Devre arası takıma dahil olan Tidiane Sane, Ivan Sezar’la iyi bir ikili oluşturmuş, hem savunma hem de hücumda takıma vites arttırmıştı.
Bu sezon ise farklı bir diziliş göze çarpıyor. Geçtiğimiz sezonki 4-2-3-1 dizilişinin yerini bu sezon 4-3-2-1 gibi bir formasyona bırakacak gibi. Sane ise buradaki pozisyonunda kilit rolde. Ofansa biraz daha yakın görüyoruz kendisini. Bu bölgedeki diğer oyuncularsa tecrübeli oyuncu Mehmet Nas ve Alper Kalemci. Mehmet Nas yıllardır süper ligde takip ettiğimiz oyunculardan birisi. Yetenekli bir oyuncu olduğu söylenemez Mehmet için. Bunu kendisi de kabul ediyor zaten ama mücadele ve hırs konusunda ligdeki ilk bir kaç isimden biridir. Milli takımın alt yaş kategorilerinde yer alan Alper ise Sollied’in prenslerinden birisi. Geçtiğimiz sezon sadece 45 dakika oynama şansı yakalayan Alper’i bu sezon biraz daha ön planda görmemiz muhtemel. Yalnız bu bölgede Elazığspor uzun lig maratonunda sıkıntı yaşayacak gibi görünüyor.
 
Elazığspor’un kanatları takımın en alternatifli ve zengin bölgeleri olarak dikkat çekiyor. Sol kanatta Marvin Zeegelaar ve Aydın Karabulut, sağ kanatta ise Serdar Gürler ve Serdar Özkan ilk opsiyonlar olarak görülüyor. Aynı zamanda bu oyuncuların zaman zaman yer değiştirdiklerine şahit oluyoruz. Teker teker değerlendirecek olursak; Serdar Gürler Elazığspor’un en dikkat çeken oyuncularından birisi olmuştu geçtiğimiz sezon. Transfer döneminde de adı büyük takımlarla telaffuz edilmiş fakat Elazığspor yönetiminin kapıyı yüksek fiyattan açması oyuncunun transferine mani olmuştu.
Serdar Özkan Türk futbolunun yıllardır filizlenmesini beklediği oyunculardan biriydi ama O da ilk tercihini futboldan yana kullanmayınca akıntıya kapılanlardan oldu. Belki hala bir şans var ama tren kaçmış da olabilir…
Aydın Karabulut da Serdar Özkan’la aynı kaderi paylaşanlardan biriydi. Alt liglerde geçen yılların ardından Elazığspor’da buldu kendini. Bu sezon Aydın için seviyeyi yükseltme sezonu. Aynı katkıyı verebilirse hem kendisi hem de takımı adına süper ligde kritik kabul edilen 2.sezonlarında oldukça önem teşkil ediyor…
Geçtiğimiz sezona savunmanın solunda başlayan, ilerleyen dönemlerde sol açıkta görev alan Zeegelaar, gerek gördüğü kartlar gerekse yaşadığı sakatlıklar sebebiyle katkı verememişti. Hazırlık döneminde gelen bilgiler ise oyuncunun bu sezona gayet verimli hazırladığı yönünde. İlk hafta lisans problemi yaşayan Zeegelaar’ın Perşembe günü itibariyle hala bu sorunu çözülebilmiş değil. Muhtemelen Zeegelaar Karabükspor’a karşı da sahadaki yerini alamayacak. Sol kanatta formaya aday diğer isimler ise genç oyuncu Onur Ayık ve Volkan Yılmaz…
 
Geçen sezonun en verimli isimlerinden birisi de Köksal Yedek’ti. Fuleli deparları, her iki ayağıyla çektiği etkili sutlar ve attığı birbirinden güzel gollerle dikkat çekmişti. Bizde bıraktığı intiba böyle bir yeteneğin geç keşfedildiği şeklindeydi. Bu sezona ise Sollied’in tam olarak tanımadığı isimlerden birisi olarak girdi. Akhisar karşısında da ancak son dakikalarda sans bulabilmişti. Umarız ki Sollied bu hafta da kendisini gözardı etmeye devam eder.
 
Elazığspor bu sezona da santrafor bölgesinde derin tereddütlerle giriyor. Sinan Kaloğlu’nun da ayrılmasının ardından bilhassa yerli forvet ihtiyacı doğmustu. Bu boşluğu dolduramadılar fakat Yousouf Hadji ve son olarak Look Moore transferleri gerçekleşti. Her iki ismin de beklentileri karşılayacak hedef santrafor oldukları şüpheli. Zaten kariyerlerine baktığımızda golcü kimliği ile anılan isimler olmadıkları ortada. Ayrıca forvette görev alan Alberg’in de bu bölgedeki ihtiyaçları karşılayacak oyuncu olmadığı net şekilde görüldü. Yeni transferlerden Luke Moore’un Karabükspor karşılaşmasına yetişmeyeceği açıklanmıştı. Karabükspor karşısında Solied’in forvetteki tercihinin Youssouf Hadji olması bekleniyor…
 
Toparlayacak olursak; Hemen hemen tüm hatlarında yeni bir oluşum içerisinde olan, oyuncuların adaptasyonu tamamlanamamış, teknik direktörlerinin futbolcularını tam olarak tanıyamadığı bir Elazığspor karşısına çıkıyoruz. Doğal olarak bu durum bizim arayıp da bulamadığımız bir fırsat. Kendi sahasında, kamuoyu tarafından zor bir sezonun beklediği, sponsorunu kaybetmiş ve maddi sıkıntıları olduğu belirtilen Elazığspor, taraftarı önünde mutlak galibiyet parolasıyla bu maça çıkacaktır.
Kasımpaşa karşılaşmasından çok farklı bir maç olacağı kesin. O maçtaki orta saha serbestliğini bulamayabiliriz. Yine de lige hazır bir görüntüde olan Karabükspor’un bu şekilde yakaladığı Elazığspor’u yenmesi beklentimiz. En azından deplasmanda yenilmemesi istikrar anlamında değerli olacaktır…
Kendi oyun karakterini sahaya yansıtabilen ve bunu alışkanlık haline getiren bir Karabükspor görmek dileğiyle. Her zaman olduğu gibi iyi oyun, 3 puan diyelim…
 
 
 
                                                                  
 



14 Ağustos 2013 Çarşamba

STSL 1. Hafta Karabükspor - Kasımpaşa



Geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezon da kaldığımız yerden devam edip kırmızımavi.org için haftalık rakip değerlendirmelerimizi yapmaya çalışacağız. Bu kez 1. Hafta rakibimiz olan Kasımpaşa takımına göz atalım istedik....

Hasret sona erdi… Sıkıcı geçen haftalar geride kaldı ve özlediğimiz futbola bu hafta sonu oynanacak maçlarla merhaba diyeceğiz…
Karabükspor olarak geride bıraktığımız üç sezonda olduğu gibi bu sezonun startını da kendi evimizde veriyoruz. Kim ne derse desin ilk maçını iç sahada oynayan takım her zaman için avantajlıdır. Biz de bu avantajımızı kullanma peşinde olacağız…

Karabükspor’un geride bıraktığı sancılı dönem üzerinde fazlasıyla konuşuldu. Biz kendi üzerimize düşen görevi yerine getirdik ve duruşumuzu gösterdik. İlerleyen zamanlarda da nasıl davranılması gerekiyorsa o şekilde davranılacaktır. Geriye dönüp tartışmanın şu andan itibaren kimseye yarar getirmeyeceği ortada. Biz de artık sahaya odaklanalım ve olabildiğince futbol konuşmaya çalışalım…

Şunu kabul edelim ki fikstür çekilirken ilk hafta gelmesini istemediğimiz takımlardan birisi de Kasımpaşa’ydı. Geçtiğimiz sezonu alt ligden yeni çıkmasına rağmen olabilecek en iyi pozisyonda tamamlamış, puan tablosunda kendilerine 6. sırada yer bulmuşlardı. Bu sezona ise hedeflerini bir tık daha yukarı çekerek Avrupa kupalarına katılma olarak koydular. Bu hedefteki niyetlerini de sadece lafta bırakmayıp icraata dökerek gösterirken, geçen sezondan kalan kemik kadroyu koruyup, özellikle yabancı oyunculardaki kalite seviyesini yükselttiler. Bu değirmenin suyunu irdelemek bize düşmez. Zaten siyaset denen illetten yeterince çektik. Varsın bunun muhasebesini başkaları yapsın. Biz yine saha içine dönelim… Henüz kendilerini izleme şansımız olmadı ama en azından oyuncu bazında Kasımpaşa takımını değerlendirmeye çalışalım…

Kasımpaşa kalesini geçtiğimiz sezonun başarılı isimlerinden Andreas İsaksson korumaya devam ediyor. Isaksson’u uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Kalitesini zaten biliyorduk, kendisi de gösterdiği performansla bunu bize teyid ettirdi. Nerede duracağını bilen bir kaleci. 1.99 ‘luk uzun boyunun avantajını kullanıyor. Kasımpaşa’nın ligde oynadığı 34 maçın tamamında kalesindeydi. Bu sezon da bu istatistiğin değişeceğini sanmıyorum. Isaksson’un gerisinde yine tecrübeli eldiven İlker Avcıbay yer alıyor. İlker de kendisini kanıtlamış bir kaleci. Her ne kadar sezonu sadece kupadaki 1 maçla tamamlasa da görev verildiği takdirde Isaksson’u fazla aratmayacaktır… Kasımpaşa savunmasına baktığımızda Süper Ligin tecrübeli isimlerini görüyoruz. Yalçın Ayhan, Elyasa Süme ve İlhan Eker gibi oyuncuların yanısıra benim şahsen çok beğendiğim genç oyuncu Barış Başdaş’tan oluşan alternatifli bir savunma hattını ellerinde bulunduruyorlar. Bu oyuncular her Anadolu takımında rahatlıkla yer bulabilecek isimler. Gerçi Kasımpaşa takımının şu anki durumunu göz önüne aldığımızda savunmada daha kaliteli yerli isimler olabilirdi ancak ligimizdeki yerli stoper kıtlığı hepimizin malumu. Kasımpaşa gibi hedefini tereddüt etmeden söyleyebilen bir takım da bu bölgedeki isimleri yeterli görmedi ki 4 sezondur Clube Brugge forması giyen Ryan Donk gibi bir oyuncuyu kadroya dahil ettiler. Ryan Donk hakkında söyleyebileceklerimiz defanstaki diğer oyuncuların aksine topu oyuna sokmada oldukça başarılı bir oyuncu olduğu. Zaten zaman zaman ön libero olarak da görev alan bir isim. Ayrıca liderlik vasıfları olan bir oyuncu. Bu sezon Kasımpaşa savunmasına çok şeyler katacağı kesin…

Geri dörtlünün sağında değişikliğe gitti Kasımpaşa. Abdurrahman ile yollar ayrılırken Fenerbahçe’de beklentileri bir türlü karşılamayan Orham Şam kadroya katılan isim oldu. Oldu olmasına ama bu o kadar kolay olmadı. İlk olarak Fenerbahçe’nin Alper Potuk transferi karşılığında Bienvenu ile birlikte Eskişehirspor’a gönderildi. Eskişehirspor’a gitmek istemeyince bu kez Kasımpaşa’nın yolunu tuttu. Hikaye burada bitmedi tabii ki. Fenerbahçe’nin Cas savunmasına izinsiz olarak tanık sıfatıyla katılması sebebiyle Kasımpaşa kulübü tarafından kadro dışı bırakıldı. Geri döndü, dönecek derken son olarak yanlış anlaşılmaların ! yaşandığı ve oyuncunun affedildiği belirtildi. Kısacası yaz dönemini derin dalgalanmalarla geçirdi Orhan. Gençlerbirliği’ndeki müthiş çıkış sonrası Fenerbahçe’de dikiş tutturamamış ve kan uyuşmazlığı yaşamıştı. Kendisini tekrar kanıtlayabileceği bir sezon bekliyor Kasımpaşa’da. Orhan’ın sakat ve cezalı gibi durumlarında sağ bekte muhtemelen yine Elyasa Süme görev alacaktır. Elyasa’nın da az oynamışlığı yoktur sağ bekte. Hücum anlamında üretkenliği tartışılır ama görev aldığı maçlarda sırıtmaz. Bu bölgede şans bekleyen diğer isimse 20 yaşındaki genç oyuncu Erhan Kartal. Teknik direktör Şota’nın geçtiğimiz sezonun son haftalarında forma verdiği Erhan yine şans bekleyecek…

 Sol bekte geçen yıldan farklı bir durum yok. Sezona yine Sancak Kaplan, Volkan Yaman ikilisi ile giriyorlar. Farklı bir durum yok derken büyük fark var aslında. Geçtiğimiz sezon kamp döneminde ağır bir sakatlık yaşayan ve sezonu maç oynamadan tamamlayan Volkan Yaman da bu sezon kadroda kendisine yer bulacak. Sancak’tan alınacak verim aşağı yukarı bellidir; ne fazla ne eksik. Yine mücadeleci ruhunu sahaya yansıtacaktır. Sağlıklı bir Volkan’ı da düşünürsek Kasımpaşa’nın sol bekte sıkıntı yaşamayacağı öngörülebilir…

Kasımpaşa takımının revizyon yaşanan pozisyonların başında merkez orta sahası geliyor. Geçen sezon kadroda bulunan Fabian Ernst ve Georgi Sarmov’la yollar ayrılırken geride kalan isimler Kerem Şeras ve devre arasında takıma katılan Matias Fritzler oldu. İlk olarak söyleyebileceğimiz şu ki bu bölge takımın en yumuşak karnı olarak görülüyor. Kasımpaşa özellikle emeklilik kararı alan Fabian Ernst’in yokluğunu arayabilir. Kerem Şeras seviyeyi yükseltti fakat partneri Fritzler’in verebilecekleri soru işareti. Oynadığı maçlarda da pek renk vermemişti. Bu bölgede kullanabilecekleri başka da bir oyuncu göze çarpmıyor…

Fenerbahçe’den transfer edilen Özer Hurmacı özellikle ligin ilk yarısında farkını ortaya koymuş, çok iyi katkı vermişti. İlerleyen dönemlerde sakatlığın da etkisiyle performansı düşmüştü. Bu sezona ise Ezequiel Scarione takviyesiyle giriyorlar. Oyuncunun Avusturya Ligindeki istatistikleri göz dolduruyor. Arjantinli oyuncudan yeni bir Batalla etkisi beklemek iyimserlik olsa da merakla beklenen oyuncuların başında geliyor. Stilinin Batalla’ya fazlasıyla benzediğini de ekleyelim. Futbolseverlerin zevkle takip edeceği bir isim olabilir Scarione…

Kasımpaşa’nın geçen sezon olduğu gibi bu sezon da en kuvvetli bölgesi hücum hattı. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi yeni takviyelerle seviyeyi bir hayli yukarı çıkardılar. Geçen sezon oynadığı futbolla beğeni toplayan Uruguaylı Tabare Viudez, bilhassa Liverpool formasıyla hatırladığımız ve transferiyle gündem oluşturan Ryan Babel, geçtiğimiz sezonu 18 golle kapatan ve ligin en başarılı oyuncuları arasında yer alan Kalu Uche ve yeni transferleri Suriyeli golcü Sanharib Malki ile oldukça korkutucu görünüyorlar. Ryan Babel son yıllarda gözden düşse de klası tartışılmaz. Kasımpaşa ile uyum yakaladığı takdirde mutlaka başarılı olacaktır. Malki de Hollanda’da geçirdiği çok parlak sezonların ardından Türkiye’ye geliyor. Kalu Uche ise ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu attığı 18 gol ile Süper Ligin en golcü ikinci oyuncusu olarak kanıtladı. İsim isim baktığımızda her takımın kadrosunda görmek isteyeceği oyuncular bunlar. Önemli olan bu isimlerin takım oyununda verebilecekleri…
Kenardan gelebilecek diğer isimler ise genç ve yetenekli olarak tabir edebileceğimiz Adem Büyük, Hüseyin Kala, Halil Çolak ve Şahin Aygüneş. Bu oyuncular arasında da Adem kamp döneminde öne çıkan oyuncu oldu.

Görüldüğü üzere Kasımpaşa takımı geçtiğimiz sezon oluşturduğu sistemini devam ettirme çabasında olan ve bu sistemine uygun oyuncuları bünyesine katan bir takım görünümünde. Hazırlık dönemini de oldukca verimli geçirdiler. Yaptıkları yedi hazırlık maçının altısını kazanmayı başardılar. Bu maçları göz önüne alarak Karabükspor karşısına;

Isaksson, Orhan Şam, Donk, Yalçın, Sancak, Fritzler, Kerem, Özer, Scarione, Babel ve Malki şeklinde bir 11′le çıkmaları muhtemel. Belki hücum oyuncuları arasındaki tercihlerde değişiklik olabilir.

Toparlayacak olursak ;

# Kaleci Isaksson cepheden gelen toplarda başarılı. Yan toplarda ise sorun yaşayabiliyor. Bu yüzden duran toplar bizim için kritik.
# Orhan Şam ve Sancak hücuma çıkmayı seven bekler. Aynı zamanda geri dönüşlerde de sıkıntı yaşayabiliyorlar. Hızlı hücumlarda etkili olabiliriz.
# Orta sahada direnç üstünlüğünü sağlayacağımız öngörülebilir. Bunun avantajlarını kullanmamız gerekir.
# Yalçın Ayhan ve Donk gibi hava toplarında etkili isimleri var. Mutlaka dikkatli olunmalı.
# Çok hızlı ve etkili hücuma çıkışları var. Ayrıca teknik oyunculara sahipler. Özellikle kanat oyuncuları çok etkili. İlerideki oyuncularımızın beklere yardımı hayati önem taşıyor.
# Ryan Babel ve Özer sık sık içeri katetmeyi seven oyuncular. Her iki futbolcunun da ters kanatta oynayabilme özelliği bulunuyor.

Karabükspor’a dönecek olursak yeni bir teknik kadro ve yeni oyuncular ile yeni bir sezon başlangıcı daha yapıyoruz. Gönül tamamlanmış bir stad ve dolu tribünler önünde oynayacak bir Karabükspor isterdi tabii ki ama yine de alıştığımız atmosferin oluşacağını ümit ediyorum. Umarım iyi bir oyun ve skorla, gelecek adına ışık veren bir takımı sahada görürüz…

11 Ağustos 2013 Pazar

Sezon Öncesi Karabükspor Değerlendirmesi





Tam da beklendiği gibi, heyecanı, stresi ve gözyaşı bol bir sezon kapanışının ardından bizim için doyasıya sevinme, yönetim için ise şapkasını önüne alıp düşüneceği bir sürecin başladığını belirtmiştik. Nitekim başkan da bunun sözünü vermiş, kendilerine bir hafta izin verdiklerini, bir haftalık iznin ardından süratle çalışmalara başlayacaklarını söylüyordu. Kamuoyunda teknik direktör isimleri telaffuz edilirken, taraftar olarak da kendi üzerimize düşeni yapıyor, bize yakışmayan isimleri hedef göstermekten de geri durmuyorduk.

Yeni sezon çalışmalarının bir an önce başlamasını beklerken ne olduysa Nevzat Şahin başkanlığındaki kulüp yönetiminin olağanüstü kongre kararı aldığı gündeme düştü. Kongre tarihine kadar da çalışmalara aralıksız devam edeceği açıklandı. Taraftar olarak bu durum bizim için sürprizdi tabii ki ama ne de olsa kulübün kendine özgü bir yapısı vardı. Sonuçta yıllardır kendi yağında kavrulan, alacağı vereceği belli olan ve parmakla gösterilen kulüplerden biriydi Karabükspor. İsimler çok da önemli değildi. Olsa olsa Ahmet gidecek Mehmet gelecekti. En azından bunca zamandır bize aksettirilen bu şekildeydi.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken hoca arayışları da sürüyordu. Mehmet Özdilek isminde yoğunlaşan yönetim, deneyimli teknik direktörü ikna etmeyi başaramıyordu. Yıllardır bitmeyen ve iyiden iyiye kentsel dönüşüm safsatasından manzaralar sunan stadyumumuz, kulüp tesisleri ve yönetimin belirlediği bütçenin doğal olarak hiç bir teknik direktörü cezbedici yönü yoktu. Tüm bunların yanısıra yönetim bazında oluşan soru işaretleri de cabasıydı. Mehmet Özdilek'ten sonra kapısı çalınan bir diğer isim Tolunay Kafkas da aynı sebepleri gerekçe göstererek görüşmelere son veriyordu... Başkanlık için Kardemir Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yolbulan'ın ismi gündeme gelince şehirde heyecan yaratmıştı. Ne de olsa bunca yıldır arka planda direksiyonun kontrolünü bulunduranlar nihayet başa geçiyordu. Bu belirsizlik ortamına son verecek, güçlü bir yönetimin başa geçecek olması bizlere de derin bir oh çektirmişti.

Aaa o da ne ? Yolbulan ailesi de durup dururken "küstüm oynamıyorum" deyince kulüp yaklaşan kongre öncesi adaysız ve sahipsiz kalıyordu. Taraftarın yaşanan bu gelişmeler karşısında yapabileceği fazlaca bir şey yoktu. Tedirgin gözlerle çıkabilecek bir aday bekleniyordu. Nihayet durumun vehametinin farkına varanlar çıktı ve elini taşın altına koyma cesaretini gösterdi. Ülkenin en büyük firmalarından LCW ortaklarından, Karabük'ün tanınmış işadamlarından ve önceki dönemlerde kulüp başkanlığı yapmış olan Şefik Dizdar başkan adaylığını açıkladı. Ayrıca maddi ve manevi güçlü bir yönetimin de sözünü verdi. Bu belirsiz ortamda ve kongre tarihine günler kala Şefik Dizdar'ın bu adaylığı herkes tarafından sevinçle karşılandı ve kabul gördü.

Ne yazık ki yine olmadı. Çocukluğumdan beri bir türlü sevemediğim siyaset yine pisliğini konuşturdu. Küçük beyinlerin küçük hesapları, koca bir şehrin ve takımına gönülden bağlı taraftarların sevgisine üstün geldi. Gecenin 2'sinde yapılan "çay sohbetleri" bir kulübün geleceğini etkiledi. Ve heryerde oldugu gibi o lanet olası, vıcık vıcık siyaset ve onun küçük piyonları yine isbaşındaydı. Sabah kalktığımızda Şefik Dizdar başkanlığındaki bir yönetimi beklerken bambaşka bir isim altında, bambaşka isimlerden oluşan bir yönetim listesi önümüzde duruyordu. Ve bu listede yine o küçük piyonlar bulunuyordu. Taner Canyurt başkanlığındaki kukla yönetimin ömrünun uzun sürmeyeceği aşikardı. Ve beklenen de oldu. 3. günün sonunda gelen tepkiler üzerine yönetimde yaşanan kopmalar sonucu yeniden kongre kararı alındı.

Taraftar da bu durumdan sıkılmıştı. Üstüste geçen yorucu ve stresli sezonların ardından nefes almayı beklerken yaşanan bu süreç herkesi bezdirdi. Nihayet oyuncağını özleyen çocuklar gibi Yolbulan ailesi "bakın biz yine burdayız ve gördüğünüz gibi bizden başkası bu işi yürütemez" dercesine oyuncaklarına sarıldı. Son olarakta Mustafa Yolbulan başkanlığındaki mevcut yönetim şekillendi. Görüldüğü üzere yaklaşık 1.5 ay boyunca Karabükspor taraftarı yüzünü saha içine dönemedi. Yukarıda yaşanan süreci aslında hiç uzatıp anlatmak istemezdim. Ama yaşanan bu sıkıntıları paylaşma ihtiyacı duydum. Çünkü bu sıkıntılı sürece sebep olanlar şu andaki mevcut yönetim. Ve bu sıkıntıları yarın birgün yaşatmayacakları garanti değil. Neyse, yaşandı ve bitti... Şimdi artık saha içine dönme vakti. Yeni sezondaki beklentiler, gönderilen isimler ve yapılan transfer hamleleri hakkında görüşlerimizi sıralayalım.

Yönetimin şekillenmesinin ardından hızlı bir transfer harekatı yaşandı. Daha önce görüşülen ve anlaşma sağlanamayan Tolunay Kafkas ile el sıkışılarak teknik direktör sorunu giderildi. Burada bir paragraf açmam gerekiyor. En başta belirtmek isterim ki teknik direktör adayları arasında Tolunay Kafkas'ın ismi geçtiğinde olumsuz görüş bildirenlerden birisi de bendim. Bunda sportif başarı veya başarısızlık degil Tolunay Kafkas' ın kişiliği ile ilgili düşüncelerim etkili olmuştu. Fevri tavırları, medya mensupları ile aralarında geçen sert diyaloglar beni Tolunay Kafkas' tan soğutan sebeplerdi. Yaptığı aklı başında açıklamalarla farklı bir profil çizen Tolunay Kafkas' ın öfke kontrolünü sağlayamaması kendisiyle çelişen unsurlardı. Önümüzdeki sezon da bu hareketlerinin devam edip etmeyecegini bilemiyoruz doğrusu. 'Adam başarılı oluyorsa hal ve hareketleri bizi enterese etmez' diyen olabilir mutlaka. Yalnız ben bu düşünceye katılanlardan değilim. Tolunay Kafkas'ın sportif manada başarılı olduğunu söylemek mümkün aslında. Kayserispor ve Gaziantepspor'la yakaladığı başarılar çok uzak değil. Ayrıca geçtiğimiz sezon görev aldığı Trabzonspor'un o dönem içinde bulunduğu durumu da göz önünde bulundurursak başarısız demek çok doğru olmayacaktır. Karabükspor'da ise her ne kadar beklediği ortam geç oluşsa da kendi istediği oyuncuları büyük oranda aldırmayı başardı. Şu anki görüntüde başarısız olması için herhangi bir sebep görünmüyor.


Karabükspor'un kadrosuna göz atmadan önce söyleyebileceğimiz şey takımın bu sezon kısmen de olsa kabuk değiştirdiğidir. Özellikle 1. Lig döneminden bu yana kadroda yer alan Birol Hikmet ve Hakan Söyler gibi oyuncuların yanısıra, Karabükspor'un Süper Ligde yer aldığı 3 sezondur forma giyen Tomiç, Seriç ve Deumi gibi isimlerle yollar ayrılırken, yerlerine yeni isimler transfer edildi. Bu oyuncuların ayrılış usülleri de ayrı konu tabii ki. Daha önceki ayrılışlarda olduğu gibi bu kez de pek sevimli olmadı. Kulüpteki kaotik ortamın da bunda etkili oldugunun altını çizmek gerek. Genel olarak Karabükspor'un Tolunay Kafkas yönetiminde ana hatlarıyla kısa vadede başarı sağlamaya yönelik tecrübeli, uzun vadede ise gençlerin de rol alabileceği bir transfer politikasının izlendiği söylenebilir.

Her zaman olduğu gibi kadro incelememize yine kaleden başlayalım. Yukarıda dahsettiğimiz gibi geride kalan 3 sezonda Karabükspor'un kalesini Vjekoslav Tomiç koruyordu. Bu 3 sezona söyle bir baktığımızda Tomic'in her geçen sene başarı ivmesinin aşağı dogru yöneldiğini gördük. Bunda yaşadığı kronik omuz sakatlığı ve her gelen teknik direktörün bahsettiği fakat bizim bir türlü bilemedigimiz ve ögrenemediğimiz mental sorunların etkili olduğunu söylemek gerek. Tomiç tribünlerle bağı iyi olan, gününde olduğunda çok başarılı maçlar çıkaran bir kaleciydi. Yaşadığı konsantrasyon sorunu sebebiyle hatalı goller yediği de oluyordu ama yine de Tomiç kalede olduğu maçlarda Karabükspor taraftarına güven veriyordu. Gerek yaşanan yönetimsel boşluk, gerekse kendisiyle sözleşme uzatılma konusundaki isteksizlik yolların ayrılmasına sebep oldu.

Kaleci konusu her takım için en önemli mevkiilerin başında gelir. Eğer iyi bir kaleciye sahipseniz tribündeki taraftarın yanısıra sahadaki oyuncunun da aklı arkada kalmaz. Bunu Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi takımlarda çok daha net görebiliyoruz. Karabükspor da kaleci konusunda hata yapmak istemedi ve Hollandalı file bekçisi Boy Waterman'da karar kılındı. PSV gibi bir takımın kalesini sezon boyunca koruyan bir kalecinin transferi başarılı bir hamle olarak değerlendirilebilir. Fizik olarak da bir kaleci için belirtilen özellikleri fazlasıyla barındırıyor. Oldukça da atletik. Yalnız Karabükspor'un Boy Waterman'ın son 5 sezondaki 5. takımı olması istikrar anlamında sıkıntıları olduğunu düşündürüyor.

Waterman'ın gerisinde bekleyen isim yine tecrübeli eldiven Bora Körk olacak. Karabükspor'daki 3. sezonuna hazırlanan Bora için gerekli hallerde kaleyi teslim edebileceğiniz fakat hiç bir zaman as isim olamayacağıdır. Bunun tecrübesini de geçtiğimiz sezon yaşadık. 3. Kaleci olarak Abdülaziz yer alıyor. Geçen sezonki kadro değerlendirmesini yaparken Abdülaziz'den övgüyle bahsettiğimizi hatırlıyorum. Potansiyeli olan bir kaleci olmasına rağmen görev aldığı kupa maçlarında öyle kötü goller yedi ki tam anlamıyla güven kaybı yaşadı. Toparlayacak olursak, Karabükspor'un kaleci rotasyonunun çok da yeterli olduğunu söylemek zor. Bunu söylememizdeki sebep de Waterman'ın göstereceği performansın net olarak tahmin edilememesi...

Karabükspor'un en büyük problemi şüphesiz ki defans hattı. Bunu biz değil, 3 sezondur ortaya konan istatistikler söylüyor. Bu 3 sezonun istatistigini çıkarmak ne derece sağlıklı olur bilinmez ama en Karabükspor'un çok gol yiyen takım olması yüksek olasılık. Buna sebep de bir türlü savunmasındaki ideal dizilişin bulunamamasıydı. Buradaki kanayan yara Mersin İdman Yurdu ile başarılı bir grafik çizen Joseph Boum ile gidermeye çalışılsa da oyuncunun bitmek tükenmek bilmeyen vize sorunları ve son olarak öne sürdüğü ailevi sebepler dolayısıyla kapanmıştı. Bu gelişme üzerine farklı arayışlar icerisine giren Karabükspor yönetimi bizleri şaşırtan ve bir o kadar da sevindiren bir hamleyle, Fransa Liginde belki de en istikrarlı isimlerden birisi olan Sebastien Puygrenier transferini gerçekleştirdi. Puygrenier'in kariyerine baktığımızda Zenit ve Bolton Wanderers gibi takımların da formasını giydiğini görüyoruz. Puygrenier hakkında bir diğer önemli nokta da duran toplardaki etkinliği. Fransa Ligi gibi gol kısırlığının yaşandığı bir ligde 7 gol atması dikkat çekici. Kim bilir stoper aldık forvet çıktı demek de bize düşer. Ne de olsa bu tip ifadelerin yabancısı sayılmayız...

Mabiala ve Puygrenier ikilisinden oluşacak Karabükspor savunmasında kenardan gelebilecek oyuncu eksikliği maalesef göze çarpmakta. Özellikle yerli savunma oyuncusu konusunda sıkıntı yaşanıyor. Bu bölgeye yerli bir takviye yapılacağı söylenmişti ama şu ana kadar herhangi bir girişim olmadı. Bu bölgede görev alabilecek bir tek Anıl gibi görünüyor. Geçen sezonun sonlarına dogru kadro dışı bırakılan oyuncunun geleceği hala netleşmiş değil. Kalsa da fiziki dezavantajıyla buradaki boşluğu dolduracağını söylemek çok zor. Görünen o ki sezon boyunca Mabiala ve Puygrenier'in sakatlık ve cezalı gibi durumlara düşmemesi için bol bol dua edeceğiz. Kadroda yer alan genç oyuncu Onur Cenik'ten ise bahsetme gereği duymadım çünkü gelen bilgiler oyuncunun hocası tarafından düşünülmediği.

Savunmanın sağına göz attığımızda Erdem Özgenç ve Uğur Uçar ikilisi yer almakta. Geçtiğimiz sezona Uğur as oyuncu olarak başlamıştı fakat henüz 3, haftada yaşadığı sakatlığın ardından bir daha toparlanamadı. Geri döndüğünde de sezonun zaten sonu gelmişti. Yaşadığı ağır sakatlıkların etkisiyle uzun lig maratonunda kendisine güvenilmeyeceği aşikar. Erdem ise alternatifsizliğin de verdiği güvenle başarılı maçlar çıkardı. Yaz döneminde Beşiktaş ve Trabzonspor gibi takımlarla anılsa da bu iddialar söylentiden ileriye gitmedi. Yeni sezonda da Karabükspor'un sağ beki Erdem olacaktır. Teknik konularda bahsetmek ne kadar doğrudur bilinmez ama antipatik duruşunun devam etmesi halinde kendisine zarar vereceğini ekleyelim.

Ligdeki diğer takımların aksine Karabükspor'da savunmanın solunda bolluk yaşanmakta. Sözleşmesi sona eren Seriç'in takımdan ayrılmasının ardından Beşiktaş forması giyen Emre Özkan takviyesi geldi. Emre Orduspor forması ile önceki sezon fena performans göstermemişti. Düşüncemiz; bildiğimiz Emre Özkan'ın en azından ortalama bir performansla Seriç'i aratmayacağı. Kenardan gelebilecek diğer isimlerse İshak Doğan ve Anıl Karaer. Ayrıca yeni transferlerden Erkan Kaş'ın da bu bölgede oynayabilecek özelliklere sahip olduğunu biliyoruz. İshak da geçtiğimiz sezon kendisinden beklediğimiz performansın uzağında kalan isimlerdendi. Kalıcı olmak istiyorsa yeni sezonda kendisini daha fazla göstermek zorunda. Aksi takdirde Süper Ligde geleceği şüpheli.

Orta sahaya baktığımızda gelenlerden çok gidenlerin oldugunu görüyoruz. Birol Hikmet, Hakan Söyler, Kağan Söylemezgiller ve son olarakta Selim Teber ayrılan isimler olurken, Samba Sow ve Furkan Özçal takıma dahil edilen oyuncular oldu. Oyuncuları ele almadan evvel bir konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Geçtiğimiz sezon bu bölgede yaşanan sıkıntı neydi? Nasıl bir oyuncunun eksikliği hissediliyordu? Hangi oyuncular istenen verimi veremedi? Günümüz futbolunun çift ön liberolu moda sisteminde liberolardan birisi işin savunma kısmıyla ilgilenirken, diğer oyuncu ise hücuma çeşitlilik katma çabasında oluyor. Bu işlevin her ikisine sahip olanlar da Alper Potuk örneğinde gördüğümüz gibi yabancı sınırlamasında kritik öneme sahip olup adeta köprü vazifesi görüyor.
 
Karabükspor'a dönecek olursak, geçtiğimiz sezon işin savunma kısmıyla ilgilenen isim Yiğit İncedemir olmuştu. Her ne kadar sertliği ve gördüğü kartlarla fazlaca eleştirilse de oynamadığı maçlarda eksikliği hissedildi. Ofans kısmında ise Birol Hikmet ve sakatlık sonrası Kağan Söylemezgiller'i gördük. Fakat her iki isim de beklentilere cevap verememişti. İşin can alıcı noktası da burasıydı zaten. Bu bölgedeki performans eksikliği takımın hücumda tıkanmasına, 3. bölgede farklılığını göstermesini beklediğimiz LuaLua'nın geriye gelerek gereksiz enerji kaybına sebebiyet veriyordu. Birol ve Kağan'ın ayrılması bu bölgede zaten eksik olan ofansif gücü yüksek oyuncu ihtiyacını şart kıldı. Tüm bunları göz önünde bulundurarak yapılan transfer hamlelerini değerlendirmeye çalışalım...

Samba Sow'dan başlayacak olursak; oyuncunun Mali milli takımında ve kendi takımında düzenli olarak forma giydiği görülüyor. Oyuncu hakkında tanıyanların verdiği bilgiler de oldukça potansiyelli bir isim olduğu yönünde. Fakat Sow'un daha çok savunma melekelerinin geliştiğini belirtelim. Sow'un yukarıda da bahsettiğimiz hücumcu vasıflara sahip olduğunu söylemek zor. Bir diğer isim Furkan Özçal'ın ise daha çok serbest oyuncu rolünde görev aldığını biliyoruz. Kadroda yer alan Hakan Özmert'in de orta ikilide verecekleri soru işareti. Uzun lafın kısası eldeki oyuncular ve transferlerin bizim bekledigimiz hamleden uzak olduğu. Tek aklımıza gelen Tolunay Kafkas' ın bu bölgede farklı bir düzenle saha içi dizilişini oluşturacağı. Özellikle, bizzat ve ısrarla istediği Sow ve Furkan tercihleri bunu düşünmemize sebep oluyor. Hazırlık karşılaşmalarından bihaber olduğumuz için hocanın kafasında nasıl bir sistem var biz de merak ediyoruz...

Hücumun sol kanadında formanın bir numaralı favorisi Shelton'ın da takımdan ayrılmasının ardından Ahmet İlhan oldu. Shelton'ın ayrılışına da kısaca değinelim. Shelton Emenike'nin ayrılmasının ardından oluşan santrafor eksikliğini gidermek için transfer edilmişti ancak haftalar ilerledikçe Shelton'ın hücumcu bir kanat oyuncusu olduğu ortaya çıktı. Bu durum yaptığı transferlerle her zaman övgü alan Karabükspor yönetiminin taca çıktığı anlamına geliyordu. Aslına bakılırsa ilk sezonunda iyi bir performans ortaya koymuştu Shelton. Özellikle süratiyle adından söz ettirdi. Fakat geçtiğimiz sezon sık sık yaşadığı sakatlıklar sebebiyle bir çok maçta takımdan ayrı kaldı. Avantaj olarak görülen özellikleri de rakipler tarafından deşifre edilince etkinliği azaldı. Sözleşmesi bitince de kulüp kendisiyle yeniden anlaşmaya yanaşmadı.
Ahmet İlhan'a dönecek olursak geçtiğimiz  sezon gösterdiği performansla milli takıma kadar yükselmişti. Fakat daha sonraki dönemde form grafiğinde müthiş bir düşüş yaşadı. Ahmet İlhan'ın kendine has bir stili var fakat geliştirmesi gereken bir çok eksik yönü de bulunmakta. Mental olarak da hala sıkıntılar yaşıyor. Duygusal bir oyuncu olduğu için olumlu veya olumsuz durumlardan fazla etkilenebiliyor. Ahmet İlhan'ın arkasında bekleyecek isimse Erkan Kaş gibi görünüyor. Erkan Kaş'ın da birebirlerde etkili olduğu bilinmekte. Yaşına göre fiziği de oldukça iyi durumda. Eğer takım oyununa adapte olabilir, eleştirilen yönü çalım sevdasından vazgeçebilirse kiralık geldiği Karabükspor'da adından söz ettirebilir. Bu da bizi işimize gelir doğal olarak. Kiralık olarak kadroya katılan bir diğer isim de Fenerbahce'den transfer edilen 18 yaşındaki Beykan Şimşek oldu. Beykan Fenerbahçe'nin çok şeyler beklediği isimlerden birisi. Tolunay Kafkas da O'ndaki ışığı görmüş olacak ki transferini istedi. Şurası gerçek ki Beykan'dan kısa vadede başarı beklemenin iyimserlik olacağını.

Her sezon bu takımın sağ açık ihtiyacı olduğunu söylemekten ben bıktım usandım. Bu bölgede bir türlü dikiş tutturamadık. Ne Güven Varol ne de Juju ilaç olamamış, bir çok maçta İlhan Parlak'ı bu bölgede kullanarak kendimizi kandırmaktan öteye gidememiştik. Güven Varol takımdan ayrılırken Juju'nun geleceği ise henüz net değil. En iyi ihtimalle 7. yabancı olarak tribünde maçları izleyecek gibi görünüyor. Az önce bahsettiğimiz sol kanattaki Erkan Kaş temennisinden yola çıkarak Ahmet İlhan'ın bu bölgede değerlendirilebileceğini de belirtmekte yarar var. Karabük taraftarının çok şeyler beklediği ve bu beklentide haksız olmadığı Ümit Milli oyuncumuz Bertul Kocabaş da kadroda bulunan bir diğer isim...

Şüphesiz ki LuaLua yine takımın en önemli oyuncularından birisi olacaktır. Beklentimiz geçen sezonki gibi kendi yarı sahasına kadar gelip top isteyen bir LuaLua değil, etkili noktalarda yararlanabileceğimiz bir LuaLua. Takımın liderliğinin de yine kendisinde olacaktır. LuaLua'nın alternatifi olabilecek tek isim Hakan Özmert olarak görünüyor. Devre arasında takıma katılan Hakan LuaLua'nın yokluğunda hayalkırıklığı yaratmıştı. Twitter fenomeni yakışıklı kardeşimiz Umut Sözen de kadromuzda bulunmakta. Yalnız kendisini sahalarda değil, menemen partilerinde görmekteyiz. Bu görüntü değişir mi, sanmam...

İleri uçta şimdilik eldeki isimler İlhan Parlak, Gökhan Ünal ve Aybars Garhan. Geçen sezon da hemen hemen aynı isimlerle sezona giriş yapmış fakat bunun sıkıntısını sezon boyunca yaşamıştık. Transfer sürecinin başından beri en çok önem verilen nokta santrafor transferiydi. Bu bölgede nokta atışı yapmak isteyen yönetim ince eleyip sık dokudu. Transferde izlenen politika Avrupada belli bir kariyeri olan, son yıllarda düşüşe geçmiş fakat yeni bir çıkış arayan ve bonservisi elinde olan oyunculardı. Buna göre Carlton Cole, Mladen Petric gibi oyuncular sık sık gündeme geldi. Hatta Carlton Cole gibi bir oyuncu Karabük'e getirildi fakat ne yazık ki sonuca ulaşılamadı. Liglerin başlamasına sayılı günler kala forvet transferi hala bitirilebilmiş değil. Son günlerde ismi geçen oyuncuları göz önüne aldığımızda Tolunay Kafkas' ın pivot özellikli bir oyuncuda yoğunlaştığını görüyoruz. Büyük bir sürpriz olmadığı taktirde de bu tarz bir oyuncu takıma dahil olacak. Biz de bu transferin bitmesini sabırsızlıkla bekliyoruz..
Muhtemel saha içi dizilişini ise şu şekilde ele alabiliriz ;




Diğer takımların kadro yapılanması içine girdiği bir dönemde Karabükspor olmayacak sorunlarla boğuşuyordu. Son düzlükte yapılan hamlelerle biraz olsun toparlanma imkanı bulduk.

Bunun sancısını sezon içerisinde yaşarmıyız bilinmez. Üstüste 4. sezonunu geçiren bir takımın hedefinin çok daha belirgin olmasını dilerdik tabii ki. Yaşanan süreci gözönüne aldığımızda gelinen nokta yine de beklentilerin üzerinde denilebilir.

Yeni sezonda hedefin ilk 10 olarak belirlendiği konuşulmakta. Bu bizim de dileğimiz ancak gerçekçi olmak gerekirse asıl hedefin yine kümede kalmak olduğunu kabul etmemiz gerek. Sezon başlamasıyla birlikte fikirlerimiz daha belirgin bir hal alacaktır. Umarım son haftaları puan tablosunun içine gömülerek değil, ayaklarımızı uzatarak izleyeceğimiz keyifli bir sezon geçiririz...

3 Mayıs 2013 Cuma

STSL 32. Hafta Karabükspor - Gaziantepspor


Ligin ilk yarısında oynanan Gaziantepspor maçından bu yana köprünün altından çok sular aktı. O günlerdeki Gaziantepspor saha içi sorunları yetmezmiş gibi saha dışındaki problemlerle de uğraşmak zorunda kalıyordu. Yaşanan maddi sıkıntılar, yönetime yöneltilen suçlamalar, şehrin isyanı, tüm bunlara ilaveten takım içindeki sakatlıklar ve cezalı oyuncuların yokluğu maç öncesi tabloyu iyice karamsal hale getirmişti. Tek moral kaynağı Galatasaray karşısında oynanan futbol ve alınan bir puandı. O dönem Gaziantepspor incelemesini şu şekilde ele almıştık;  http://www.kirmizimavi.org/2012/12/07/stsl-15-hafta-maci-gaziantepspor-karabukspor/
 
Devre arası yapılan takviyelere rağmen üstüste gelen Fenerbahçe ve farklı Trabzonspor mağlubiyetlerinin ardından, Gaziantepspor teknik direktörü Hikmet Karaman’ın olaylı ayrılışı çok konuşuldu. Bu ayrılık sürpriz değildi elbet. Hatta kabul edilebilir bir gelişmeydi. Lakin apar topar Bursa istikametine yönelmesi kabul edilirliği bir anda nefrete dönüştürdü. Sonuçta Hikmet Karaman geçtiğimiz sezonun kurtarıcısı olmakla birlikte, sıkıntılı süreçte ( başkanın ve yöneticilerin göz altında olduğu dönemler ) Gaziantepspor kulübünü birleştiren, sahiplenen ve toparlayan yegane lideri konumundaydı.
 
Burada takılı kalmanın kimseye faydası yoktu tabii ki. En kısa sürede teknik direktör arayışlarına giren Gaziantepspor kulübü Bülent Uygun’da karar kıldı. Bu tercih bir çok kişi tarafından şüphe ile karşılandı. Haksız da sayılmazlardı. Sivasspor’daki başarılı yılların ardından yaşadığı Buca ve Eskişehirspor tecrübeleri, 3 Temmuz süreci ve son olarak henüz sezon başındaki başarısız Elazığspor macerası insanlarda olumlu bir intiba bırakmamıştı.
 
Fakat tüm bunların aksine Bülent Uygun ve Gaziantepspor birlikteliğinde maya tuttu. Devre arası transferleriyle birlikte ilk yarıdaki tatsız ve keyifsiz futboldan uzaklaşan takım, özellikle hücumdaki hareketliliğiyle dikkat çekti. İstikrarlı bir yükseliş gösteren Bülent Uygun’un takımı aldığı başarılı sonuçların ardından ligde rahat bir konuma geldi.
Gaziantepspor için ligin bittiğini söylemek doğru olacaktır. Zira ne düşme tehlikesi, ne de Avrupa kupalarına gitme durumları var. Bundan sonraki hedef ligi olabildiğince yukarılarda tamamlamak olarak görülüyor.
 
Gaziantepspor kadrosunu tekrardan göz atalım;
Kalesinin güvende olduğunu söylemek doğru olur Gaziantepspor için. Litvanyalı kaleci Zydrunas Karcemarskas sezonun ilk yarısında yaşadığı sakatlık nedeniyle bir süre formasından uzak kalmıştı. İkinci yarıyla birlikte sakatlığını atlatan file bekçisi eski performansına ulaştı. Karcemarskas zaman zaman hatalı goller yese de düşüşleri derin olmayan, belli bir istikrara sahip bir kaleci. Mental olarak da kendisini her daim hazır tutan bir isim. Mesela bizdeki Tomiç’le kıyaslayacak olursak kesinlikle gel gitleri yoktur.  Yedeğinde ise süper ligin tecrübeli kalecilerinden olan Mahmut Bezgin bulunuyor. Mahmut Karcemarskas’ın sakatlık döneminde iyi idare etmişti. Bu ay sonu sözleşmesi bitecek Mahmut’u önümüzdeki sezon başka bir takımda görebiliriz. Bir diğer alternatif kaleci ise yine tecrübeli bir isim olan Özden Öngün. Kısaca diyebiliriz ki Gaziantepspor takımı kalecilerinden birisininin sakatlık ve cezalı gibi durumlarda arkasına bakıp eyvah demeyecektir.
 
Gaziantepspor yönetimi, transfer komitesi, hocası veya her kimse sezon sonunda oturup sezonun genel değerlendirmesini yaparken durup derinlemesine düşüneceği bölgesi tartışmasız savunma dörtlüsü olacaktır. Çünkü takımın sezon boyunca emeklemesine sebep olan bu bölgeydi. Takımdan ayrılanların Elyasa, Dany,Ivan gibi oyuncuların yerleri doldurulamazken, mevcut isimlerden azami katkı beklendi.
 
Serdar, Gilles Binya, Kecojevic ve Şenol’dan oluşan geri dörtlü ilk bakışta iş görür gibi dursa da, Gaziantep gibi yıllardır başaltı olarak tabir edebileceğimiz bir takım için çizginin altı olarak kaldı. Üstelik hepsi buydu. Hikmet Karaman’ın ilk yarıda hiç düşünmediği Kemal Tokak kenardan gelebilecek tek alternatif oldu. Zaman zaman duyduğumuz futbol hayatına forvet olarak başlayan kaleci hikayeleri gibi zoraki geçtiği stoperde iki sezonu geride bırakan Binya’nın defoları can yakmaya başladı. Kecojevic görev adamı olsa da biraz ondan, biraz bundan tabiriyle toparlayıcı olamadı. Beklerde de alternatif sıkıntısı baş gösterdi. Sağda Serdar, solda Şenol’un gerisinden gelecek oyuncu bulunamadı. İlk yarıda genelde kanatlarda görev alan Ekrem iyice kronik hale gelen sakatlıklara yine kurban gitti ve ikinci yarıda hemen hemen hiç forma giymedi. Tabloya dönüp baktığımızda yedikleri 47 gol ile Karabükspor ile birlikte ligin en çok gol yiyen takımlarından biri oldular.
 
Hikmet Karaman döneminde üçlü bir dizilişle sahada yer alan Gaziantep orta sahası, Bülent Uygun’la birlikte transferlerin de etkisiyle taktik değişikliğe giderek 4-2-3-1 olarak tarif edebileceğimiz dizilişi benimsedi. Bekir Ozan pis işlerle uğraşırken Medunjanin sorumluluk alıp hücum marifetlerini de gösterince ligin en kaliteli yabancılarından biri oldugunu gösterdi. Kiralık geldiği Gaziantep’te önümüzdeki sezon kadroda bulunabilecekmi, daha dogrusu Gaziantepspor kendisini tutabilecekmi bilinmez fakat satın alma opsiyonunun Gaziantepspor’un elini güçlendirdiğini ekleyelim.
 
Orta sahadaki gençlerden ise katkı alamadı bu sezon takım. Sezona iyi başlayan Yasin Pehlivan ve Orhan Gülle ağır sakatlıklar yaşadı ve uzun süre forma giyemedi. Gençlerden bahsetmişken sessiz sedasız Türk futbolunda bir ismin yükseldiğini görüyoruz. Bu isim Taşkın Çalış. Geçtiğimiz sezon transfer olduğu Gaziantepspor’da bu sezon hatrı sayılır maçlar oynadı Taşkın. Önlibero, sağ kanat, sol kanat, forvet arkası hatta sağ bekte bile görev aldı. Henüz 19 yaşında olan Taşkın genç milli takımların en önemli oyuncularından ve bu yaz düzenlenecek U20 şampiyonasında da gözler üzerinde olacak.
 
Süper Ligde devre arası transferlerinden en fazla faydalanan takımlardan birisi şüphesiz ki Gaziantepspor oldu. Öyle ki ilk yarıda oynanan 17 maçta 16 gol atabilen takım, ikinci yarıda çıktığı 14 maçta 21 gol atma başarısı gösterdi. Bu 21 golün 14′ünü yeni transferlerin atması hamlelerin yerinde olduğuna kuşku bırakmadı. Özellikle kiralık olarak gelen Sernas golcülüğünün yanı sıra hücumun her bölgesinde oynama kabiliyeti ve mücadele gücüyle büyük katkı verdi. Rosland ise genelde oyuna sonradan girmesine rağmen attığı kritik gollerle puanlar kazandırdı. Aynı zamanda güçlü fiziğiyle ve hava toplarındaki hakimiyetiyle farklı bir oyuncu profili çizdi. Mevcut kadroda bulunan Cenk Tosun’la beraber ilk yarıdaki kısır görüntüyü üzerlerinden atıp zengin bir hücum hattına sahip oldular.
 
Kanatlarda Serdar Özbayraktar ve Turgut Doğan Şahin gibi oyunculara sahip olan Gaziantepspor devre arasında ligin kaliteli isimlerinden olan Oktay Delibalta’yı kiraladı. Forvet arkasına ise Tabata’dan sonra aradığını bulamayan, Wagner ve İbricic gibi oyuncularla kan uyuşmazlığı yaşayan Gaziantepspor sağlam para dökerek Burkina Faso’lu Abdou Razack Traore’yi renklerine bağladı. Traore de kıvrak bileklere sahip, çabuk adam eksiltebilen bir oyuncu. Bu sezonu alışma devresi olarak kabul edersek önümüzdeki sezon adından söz ettirecek oyunculardan birisi olacak gibi görünüyor. Bir diğer transfer Wilton ise kişisel sorunlar nedeniyle takımdan ayrıldı.
 
Gaziantepspor takımına oyuncu bazında teker teker baktığımızda durumlar bu şekilde. Hücumda zengin, savunmada ise bir o kadar sorunlular. Genelde iç sahada aldıkları galibiyetlerle puan toplayan Gaziantepspor’un deplasman karnesi ise pek parlak sayılmaz. Sadece 2 galibiyet alabildiler fakat bu galibiyetleri son 3 deplasman maçında aldıklarını belirtelim.
 
 
Gelelim Karabükspor’a….
Nereden başlasak bilemiyorum…
Hatta başlamasak daha mı doğru olur, yoksa uzun uzun mu anlatsak…
Her hafta farklı bir film izliyoruz…
Yok yok…Aynı filmi başa sarıp tekrar tekrar izliyoruz…
Başı sonu belli olmayan bir film…
Neyse susalım…
Bu sezonu da müsvette gibi buruşturup atalım…
Sen sağ, ben selamet….

25 Nisan 2013 Perşembe

STSL 31. Hafta Elazığspor - Karabükspor



kırmızımavi.org için haftalık olarak yaptığımız rakip değerlendirmelerinde bu haftaki konuk Elazığspor ;
Kabul etmeliyiz ki aklımızda hücumu düşünmek, gol atmak ve oynama arzusu varsa hem sahadaki oyuncular, hem de tribündekiler oynanan oyundan keyif alıyor. Yoksa geriye çekilerek, topu karşı tarafa bırakıp, rakibin üzerimize gelmesini bekleyerek oynamak ne takıma ne de bize tat veriyor. Tamam, zaman zaman savunmayı iyi yaptığımız maçlar da oldu ama bunu bir türlü genele yayma başarısı gösterip istikrarı tutturamadık. Yediğimiz gol sayısı da bizim savunma takımı olmadıgımızı gösteriyor zaten.
Mersin İdman Yurdu maçı da tahmin ettiğimiz üzere  beklenenden zor geçti. Bunda ilk yarı boyunca takımın üzerindeki ürkekliğin, daha önce yaşanan acı tecrübelerin de etkisi vardı muhakkak. Tatsız, tuzsuz, hücumda çoğalamayan ve olgun bir atak gerçekleştiremeyen takımın, ikinci yarıda gelen değişikliklerle birlikte oyunu karşı sahaya yıkıp, üstüste pozisyonların ardından golü bulması sürpriz olmadı.

Başa dönecek olursak; Sahaya çıkan kadroda yine akılların hücumdan çok savunmaya odaklı olduğunu gösteriyor. Dışarıdan bakıldığında İlhan, Gökhan, LuaLua ve Ahmet İlhan’dan oluşan hücum hattı oldukça ofansif olarak değerlendirilebilir fakat göründüğü gibi değil. İlhan Parlak’ı sağ önde kullanarak savunma seviyesi yükseltme çabası içerisinde olunsa da ceza sahasını besleyecek atak konusunda sıkıntı yaşanıyor. Çünkü İlhan her ne kadar sırtı dönük oynama becerisi olsa ve topu saklasa da kanat organizasyonlarında elle tutulur bir başarı sağlanabilmiş değil. Diğer kanada dönüp baktığımızda ise Ahmet İlhan’ın da ters ayakla adam eksiltip içeriyi besleme yönü zayıf. Gökhan Ünal’ın da kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı, dünyanın dönüş hızıyla eşdeğer olunca işler sarpa sarıyor.
Bunu aşağıdaki saha içi yerleşiminde de net şekilde görebiliriz.  23 numaralı İlhan Parlak’ın çizgiyi kullanmadığı ve ortaya doğru kaydığı görülüyor. Bunu sadece bu maçta değil, bu bölgede oynadığı tüm maçlarda görmek mümkün.

 
İstatistiklerden yürüyecek olursak; ligin dibindeki Mersin İdman Yurdu karşısında bile kendi sahamızda topla oynama oranlarında rakipten az topa sahip olduğumuz görülüyor.
İçinde bulunduğumuz ve gerginliğin yüksek olduğu haftalarda iyi oyun beklemiyoruz elbet. Alınan galibiyetle de büyük bir adım attığımız gerçek. Son düzlüğe derin bir nefes alarak giriyoruz ama yine de herşey bitmiş sayılmaz. Bu hafta çıkacağımız Elazığspor karşılaşması lige tutunmayı ilan edebileceğimiz bir maç. Aynı şeyler rakip için de geçerli. Onlar da bu maça tamamen emeklerinin karşılığını alacakları son durak olarak bakıyorlar.
Elazığspor sezona Bülent Uygun ve kasikleşmiş ‘yığınla’ transferi ile girerken, ilk 7 hafta sonunda galibiyet alamamanın sonucunda yollar ayrıldı. Yılmaz Vural’ın göreve gelmesiyle birlikte çıkışa geçen takım ilk yarı sonuna kadar toplayabildiği puanları toplamaya çalıştı. Devre arası transfer döneminde kadroda revizyona girilirken, özellikle yabancı oyuncularda değişikliğe gittiler. İkinci yarıda ise takım olabilmenin mükafatını, taraftar bütünlüğüyle birleştirip şehri de arkasına alarak seri iç saha galibiyetleriyle aldılar. Bu istikrarın sonucunu da 3. haftada girdiği küme hattından 25. Haftada çıkarak taçlandırdılar. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Karabükspor karşısına da kümede kalmayı büyük oranda garantileyecekleri bir maç olarak çıkacaklar.
Elazığspor kadrosunu incelemeye her zaman olduğu gibi kaleden başlayalım. Ülkemizde 5. sezonunu geçiren Ivesa’yı aşağı yukarı herkes bilir. 2.05 lik boyuyla ligin en uzun kalecisi olan Ivesa bilindiği gibi yerden ve diz hizasından gelen toplarda sıkıntı yaşıyor. Boyu uzun bir kaleci olmasına rağmen yan toplarda da sıkıntısı var. Bu tip pozisyonlarda çıkıp çıkmama tereddütünün yanısıra defans oyuncularıyla da iletişimsizlik yaşadığını söyleyebiliriz. Buna karşın cepheden gelen toplarda ve birebir pozisyonlarda bir o kadar başarılı. Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray maçındaki performansı yanıltıcı olacaktır çünkü bu sezon çok iyi maçlar çıkardığını biliyoruz. Bunlara en yakın örnek ilk yarıda oynanan Karabükspor maçını verebiliriz. Gerçi o maçta yerden vuruşlar yerine ısrarla havadan oynayan forvet hattımızı da unutmamak gerek. Ivesa’nın yedeğinde Kasımpaşa’dan hatırladığımız Tolga Özgen bulunuyor.

Elazığspor defansından bahsederken ayrı ayrı değil, Sedat ve Bilica ikilisi diye başlamak gerekiyor. Sevabıyla günahıyla bu sezonu bu iki oyuncuyla tamamladı Elazığspor. Her iki oyuncu da benzer özelliklere sahip. Savrukluk ve sakarlık bakımından eşdeğer oyuncular. Sertlik konusunda da adeta birbirleriyle yarış ediyorlar.  Bilhassa Sedat gördüğü kartlarla atbaşı gidiyor. Bilica ise huylu huyundan vazgeçmez hesabı sezon başından beri yapmadığı disiplinsizlik kalmamasına rağmen alternatifsizliğin de sebebiyle her seferinde affedilmek zorunda kaldı. Tehlikeli bölgelerde yaptığı riskli hareketlere Galatasaray karşısında da devam etmiş, yenilginin sorumlularından birisi olmuştu. Bu kadar olumsuz yönlerinden bahsettik Bilica’nın ama hakkını da teslim edelim. Sezon boyunca çizgiden çıkardığı ve yaptığı müdahalelerle Elazığspor’un bulunduğu konumda olmasını sağlayan sebeplerden biri oldu. Alternatiften bahsetmişken bu ikiliyi kenardan destekleyebilecek oyuncular Ahmet Görkem Görk ve Orhan Ak. Sedat’ın sakatlığı devam ediyor ve bu hafta da Ahmet Görkem Bilica’nın partneri olacaktır.

Defansın sağı sezon başından beri Samsunspor’dan tanıdığımız Adem Alkaşi’ye emanet. Adem’i hücumu kısıtlı fakat hırslı ve mücadeleci bir bek olarak tanımlayabiliriz. Buna rağmen takımına 4 asistlik bir katkı sağladığını görüyoruz. Adem’in olumlu özelliklerinden bir diğeri de istikrarlı oluşu. Görev aldığı hemen hemen tüm maçlarda 90 dakika forma giymiş. Sakatlığı sebebiyle son 2 haftada oynayamayan Adem’in Karabükspor’a karşı da oynaması mümkün görünmüyor. Sağ bek pozisyonunda Elazığspor’un alternatif sıkıntısı yaşadığı söylenebilir fakat Adem’in yerini boşlamaması bu bölgede sorun yaşamamalarını sağladı. İlk yarıda cezalı olduğu ve oynamadığı tek maç olan Galatasaray karşısında takımdan ayrılan Julien Faubert görev almıştı. Son iki haftada ise devre arasında Karşıyaka’dan gelen Murat Akyüz forma giyiyor. Bu hafta da Adem’in yokluğunda ilk 11′de Murat’ı görmemiz muhtemel. Murat Akyüz’ün süper lig düzeyinde yeterli olmadığını fakat mücadele gücüyle bunu kapatmaya çalıştığını görüyoruz.

Sol bekte Marvin Zeegelaar’la sezona giriş yapan Elazığspor’da ilerleyen dönemlerde Orhan Ak görev aldı. Zeegelaar ilk yarıda düzenli oynasa da gördüğü kırmızı kartların da sebebiyle formasından uzak kaldı. Son haftalarda da kadroda kendisine yer bulamıyor. Orhan Ak ise ligin tecrübeli oyuncularından birisi. Zaman zaman stoperde de izlediğimiz Orhan geçtiğimiz sezonu bir alt ligde tamamlamışı. Orhan’ın sol kanattan bindirmeler yaptığını pek göremeyiz. Savunmada fena sayılmaz ama yaşı itibariyle son zamanlarda arkasına adam kaçırma problemi yaşayabiliyor. Orhan’ın sakatlığının düzeldiği ve Karabükspor maçına yetişeceği söyleniyor.

Devre arası transfer döneminde takıma katılan oyunculardan birisi de Eren Aydın olmuştu. Manisaspor’daki performansıyla İBB’e transfer olan oyuncu geçen sezonun tamamında Ekrem Ekşioğlu’nun arkasında beklemek zorunda kaldı. Sezon başında takımdan ayrılıp başka bir süper lig kulübüne transferi beklenirken, sürpriz bir kararla B Klasman takımlarından Eyüpspor’un yolunu tuttu. İsmi sayesinde tekrar süper lige dönen Eren, Orhan’ın yokluğunda 2 haftadır şans buluyor. Yalnız Eren’in de yaklaşık 2 sezondur düzenli oynamışlığı yok. Yılmaz Vural sakatlıktan çıkan Orhan’ı mı yoksa Eren’i mi tercih eder bilinmez.
4-2-3-1 dizilişini benimseyen Elazığspor’un merkez orta sahasında sezon başından beri istikrar sağlandığını söylemek güç. Sezer ve Bülent Ertuğrul gibi yerli ve kapasitesi belli takviyelerle girilen sezonda, yabancı oyunculardan da istediği verimi alamayan takım, devre arasında Mustafa Sarp’ın yanısıra Tidiane Sane ve Ivan Sezar takviyeleri yaptı. İlk yarıda hatırı sayılır süreler alan Murat Kayalı ise sürpriz şekilde Şanlıurfaspor’a kiralandı. Yeni transferlerden özellikle Sane’nin bu bölgedeki toparlayıcı rolü takımı adına etkili oldu. Attığı kritik gollerle de hücuma katkı verdi. Sane’nin ceza sahası çevresinden her iki ayağıyla da etkili vuruşlar yapabildiğine de şahit olduk. Sarajevo takımından kiralanan partneri Ivan Sezar ise biraz daha işin defansif yönüyle ilgileniyor. Bülent Ertuğrul ve Mustafa Sarp ise bu sezon sakatlıkları dolayısıyla gereken desteği veremedi.

Elazığspor’un en etkili bölgesi tartışmasız forvetin arkasında bulunan üçlü. Bu üçlünün solundaki isim kısa bir dönem Karabükspor forması da giyen, bir türlü filizlenemeyen yeteneklerden Aydın Karabulut. Aydın için kariyerinin en parlak sezonunu geçiriyor desek abartmış olmayız. 21 maçta yaptığı 7 asistle bunu rakamlara da yansıtmış durumda. Aydın’ın gerisinde görev bekleyen oyuncular ise Volkan Yılmaz ve Marvin Zeegelaar.
Hücumun sağında bu sezon süper ligin parlayan isimlerinden birisi olan Serdar Gürler yer alıyor. Sezonun başlarında neredeyse hiç şans bulamayan oyuncu Yılmaz Vural’ın gelişiyle birlikte takımda yer almaya başladı. İkinci yarıyla beraber müthiş bir çıkış yakalayan Serdar attığı gollerle takımına çok önemli puanlar kazandırdı. Hızlı, son vuruşlarda etkili, teknik bir oyuncu olan Serdar’ın şu an için tek handikapı fiziği. Sochaux alt yapısından yetişen Serdar’ı önümüzdeki sezon farklı bir takımda görmemiz muhtemel. Hafta içinde Serdar’ın sakatlık haberi gelmişti ama bu kritik maça yetiştirieceğini düşünüyorum. Kenardan gelebilecek oyunculardan birisi de yakından tanıdığımız Mehmet Çakır. Geçtiğimiz sezonun devre arasında Karabükspor’la yolları ayrılan Mehmet Çakır yaklaşık 1 yıl futboldan uzak kalmıştı. Devre arasında transfer olduğu Elazığspor’da ise genellikle oyuna sonradan girerek beklenenin üzerinde katkı verdi.

Bu sezonun dikkat çeken bir diğer oyuncusu da Köksal Yedek. Mücadelesi ve enerjisiyle takdir toplayan Köksal, attığı birbirinden güzel gollerle dikkat çekti. 28 yaşındaki oyuncunun bu yaşına kadar süper ligden uzak kalmasını ise kendisi adına kayıp olarak değerlendirilebilir. Köksal’ın da her iki ayağıyla etkili vuruşlar yapabildiğini ekleyelim. Sezona solda başlayan Köksal son haftalarda forvet arkasında görev alıyor. Aynı zamanda hücumun her bölgesinde oynayabiliyor. Forvet arkasında görev alabilecek olan Albert Roland var ama hakkında fikir sahibi olabileceğimiz oyununu görme şansımız olmadı.

İleri uçta Elazığspor’un bu sezon yüzü gülmedi desek yeridir. Sezona Herve Tum, Amr Zaki ve Sinan Kaloğlu gibi isimlerle girilirken Tum ve Zaki’den bir türlü verim alınmayınca yolla ayrılmak durumunda kalındı. İkinci yarıya bu oyuncuların yerlerine alınan Emir Kujovic ve Jake Jervis’ in de gelir gelmez sakatlık yaşamalarıyla 3. alternatif durumundaki Sinan Kaloğlu’na bel bağlamak durumunda kaldılar. Sinan’a yıllar sonra Türkiye kapılarını açan takım Karabükspor olmuştu. Fakat sezon başında yaşadığı sakatlık ve beraberinde gelen fiziki düşüş katkı vermesine engel oldu. Kısa Antalyaspor macerası da turistik gezintiden öteye gitmedi. Bu sezona ise Elazığspor formasıyla yeni bir sayfa açarak giren Sinan yıllar öncesinin fiziki durumundan çok uzakta ama tecrübesi ile işi götürme çabasında. Attığı 5 golle de fazlasıyla katkı verdi. Sezonun ilk yarısında Karabük’te oynanan maçın da tek golünü atan isim olmuştu.

Elazığspor kadrosuna göz attığımız zaman tecrübeli bir kaç oyuncusu ve genç yerli isimleri ile mücadele etmeye çalışan, yabancı oyuncularından asgari katkı alan bir takım portresi çıkıyor. Şu durumda çok da zor görünmeyen ligde kalmayı başarabilirlerse büyük iş çıkarmış olacaklar. Bunda teknik direktörleri Yılmaz Vural’ın da katkısı yadsınamaz.

# Yılmaz Vural yaptığı açıklamada sakin oynayacaklarını açıkladı. Fakat galibiyete daha fazla ihtiyacı olan taraf onlar. Savunma güvenliğinden ödün vermeden sabırlı oyun anlayışı ile ve oynamalıyız.
# Elazığspor’un iç sahadaki Ordu, Gençlerbirliği ve İBB maçlarında savunmayı ileride kurarak mesafeyi daralttığını ve ofsayt taktiği uyguladıklarını fakat rakiplerin bunu değerlendiremediğini gözlemledik. Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray karşısında da bu tarz bir anlayışla oynadılar.
# LuaLua’nın önderliğinde savunmanın arkasına Ahmet İlhan ve oynaması halinde Juju gibi oyuncuları sarkıtabiliriz.
# IBB maçında olduğu gibi kaleye paralel toplardan gol bulabiliriz. Elazığ savunması bu tarz pozisyonlarda sorun yaşıyor.
# İlerideki hücum oyuncuları ani pres yaparak oyun kurdurmamaya çalışıyor.
# Serdar’ın savunma arkası koşularına dikkat. Ayrıca bu oyuncu çabuk adam eksiltebildiği için stoperlerin mümkün olduğunca aralarında mesafe bulundurması gerekiyor.
# Hava toplarında stoperlerin yanı sıra Orhan Ak ve Sinan gibi oyuncuları da etkili.
# Sane ve Köksal’ın cezasahası çevresinden yapacağı vuruşlara dikkat.

Karabükspor’a gelecek olursak bu sezonun yaşanmışlıkları hem takım, hem de taraftarda yorgunluğa sebebiyet verdi. Kısa sevinçler, uzun asabiyetlerle geçen sezonda hiç değilse sermayeyi kurtarmak 90 dakika uzaklıkta…

18 Nisan 2013 Perşembe

STSL 30. Hafta Karabükspor - Mersin İdman Yurdu

                   Mersin-idman-Yurdu-Karabukspor

kırmızımavi.org için hazırladığım Mersin İdman Yurdu maç önü yazısı;


Yine futboldan soğuduğumuz bir haftayı daha geride bıraktık. Galatasaray karşısında sahadaki komediye geçmeden evvel maç öncesine gidelim isterseniz.


Karabük’te stad durumu hepimizin malumu. 3 senedir bitirilemeyen ve iyiden iyiye insanların kafasında yer etmiş bir Necmettin Şeyhoğlu profili var ortada. Sezon başından beri bilet fiyatları 5 ila 10 lira arasında değişiyor. Karabükspor’un durumu da öyle rahat falan değil, aksine puan olarak tedirgin durumda. Sen şimdi ne yaparsın? Bu kritik durumda olabildiğince taraftar desteği istersin değil mi? Ama ne yapıyorsun… Karabük gibi insanların maddi olanakları kısıtlı bir şehirde bilet fiyatlarını 5 liradan 40 liraya çekiyorsun. Neden? Koskoca Galatasaray gelmiş 5 liraya bilet mi olur değil mi? E sen vurgun peşine düşüp, çapulcu tayfasına da bilet ikramı yaparsan tribünlerde ne idüğü belirsiz bir topluluk, rakip takıma alkış tutan bir kitle ile karşılaşırsın. 

Sahaya dönecek olursak; 90 dakika boyunca Karabükspor’un top falan oynadığını kimse iddia etmesin. Oynanan futbol değil, olsa olsa al gülüm ver gülüm orta oyunuydu. Hoca konusu zaten başlı başına öğrenilmiş çaresizlik. Deseniz ki bu maçı 1-0 sayın gidin yatın, eminim ki kabul edecek bir zihniyet hakim. Kimse de demesin ki Karabükspor iyi savunma yaptı. Yediğin 46 golle ligin en çok gol yiyen takımısın, bu saatten sonra neyin savunmasını yapacaksın? Teknik taktik ise hak getire.

Oyun anlayışınız nedir?
Ya işte LuaLua var, veriyoruz ona alıyor, gidiyor falan filan…
Başka?
Ya işte koş Ahmet koş…
Hmmm, tuttum bu taktiği…
Karabükspor’un özeti bu…
Biz de diyoruz ki efendim yok rakibin sol beki sıkıntılı, yok geriye dönmekte zorlanıyor, yok savunmada sorunları var…
Sen kime anlatıyorsun adamın kafada bunlar yokki. Adamın kafada aman 1-0 bitsin, ne şiş yansın ne kebap taktiği var. Oyuncuların durumu da ayrı konu. Ne bir mücadele, ne hırs..
Kendini beğenmişlik de almış başını gitmiş. Uzun süredir yerel medyaya ambargo koyan, en küçük eleştiride biz 9 puanlardan buralara geldik, hede höde diyen ve basın açıklamalarını yazılı olarak yapan beyzademiz Mesut Bakkal, pabucun pahalı olduğunu görünce birlik beraberlik çağrısı yapıp zeytin dalı uzatma çabasında.
Bu sezonu nerede bitiririz, nasıl bitiririz bilinmez. Ha belki ligde kalırız ama sağlam temeller atacağımız bir sezonu çöpe atılmış bir sezon olarak geçirmedik anlamına gelmez.
Biz yazıp çiziyoruz ama görüyoruz ki nafile. Maçlar başlamadan kaybediliyor. İşin artık şakasının kalmadığı, ‘koyverdik gitti’ lerin yerini farklı anlamların alacağı bir pozisyona geldik. Başkalarının puan kayıplarına bakmadan, kendi göbeğimizi kendimizin keseceği bir haftaya giriyoruz.
Rakip, matematiksel olarak olmasa da zihnen düşen ve lige havlu atmış olan Mersin İdman Yurdu. Mersin İdman Yurdu takımını nereden anlatmaya başlayacağıma zorlanıyorum açıkçası. Bir türlü iç huzuru bulamayan kulüp, sezon içerisinde  öyle dönemeçler, öyle keskin virajlardan geçtiler ki yaşananları sıralamada hatalar yaparsak affola.

29 yıllık özlemin ardından süper lige yükselen MİY özellikle çıktığı sezonun ilk yarısında oynadıkları futbolla dikkat çekmiş ve başarılı sonuçlar almıştı. Sezonun ikinci yarısında su yüzüne çıkan maddi sıkıntılar takım içerisinde huzursuzluk yaratmasına rağmen sezonun sona ermesiyle üzeri örtülmüştü.

Bu sezona da ilk sezona benzer şekilde yapılan transfer hamleleriyle girildi. Nurullah Sağlam yapılan bu transferlerdeki yaş haddi sebebiyle çok eleştiri almıştı ama işbilmez yönetimlerinin de hakkını vermek gerek.
Sezonun ilk yarısında, deplasmanda oynadığımız Mersin Idman Yurdu karşılaşması teknik direktör Nurullah Sağlam’ın koltuğunun sallantıda olduğu bir dönemde oynanmıştı. Bize karşı aldıkları galibiyet süreci biraz uzatsa da kaçınılmaz son gerçekleşti ve yollar ayrıldı. Yerine gelen isimse Trabzonspor’da menajerlik görevi yürüten Giray Bulak oldu. Giray Bulak’ın göreve gelmesiyle devre arasında bir çok isim takıma dahil edildi fakat bir türlü sağlanamayan ‘takım olgusu’ sebebiyle düzlüğe çıkamadılar. Son olarak Giray Bulak’ın da gidişatı değiştirememesi ve Hakan Kutlu’nun takımın başına geçmesi istikameti de belirlemiş oldu. Bu yaşanan süreçte kadroda yapılan revizyonlar, gelenler, gidenler, kadro dışılar başlı başına bir konu olacağı için detaya girmeyelim. Son haftalarda düşenin dostu olmaz hesabı hakem hatalarına kurban gittiklerini de ekleyelim.


 
Mersin İdman Yurdu kalesinde sezon başında Boşnak kaleci İbrahim Sehiç ve Özden Öngün yer alıyordu. Şimdi baktığımızda ise her iki kaleciden de eser yok ve farklı isimler bulunuyor. Geçtiğimiz sezonun MİY adına en etkili isimlerinden olan Sehic, başarısız bir ilk yarının ardından takımdan ayrılmak istemiş fakat kendisine kulüp bulamayınca takımda kalmak zorunda kalmıştı. Yerine ise Liberec kulübünden David Bicik transfer edildi. Bicik forma giydiği dönem içerinde iyi bir kumaşı olduğu izlenimi verdi. Atletik, reflekslerinde başarılı bir kaleci olduğunu gözlemlediğimiz Bicik’in süper ligde kalıcı olabileceğini söyleyebiliriz. Gerisindeki isimse yakından tanıdığımız Orkun Usak. Orkun hakkında uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok. Kendisi en iyi ihtimalle süper lig takımlarında yedek kaleci olarak görev alabilir. Yapısı itibariyle aşırı motivasyondanmıdır bilinmez, olur olmaz goller yediğini hatırlıyoruz.

Savunmaya baktığımızda Karabükspor’dan çok daha geniş bir rotasyona sahip oldukları gerçeği var. Joseph Boum, Stephanov, Milan Mitrovic, Aydın Toscalı ve gerekli durumlarda Serkan Yanık savunmada görev alan oyuncular oldu. Sezon başında Boum ve Stepanov’la kurulan Mersin defansında, Boum’un sakatlığı sebebiyle bir çok maçta normalde sağ bek olan Serkan Yanık tercihi yapılmak zorunda kalındı. İkinci yarıyla beraber Stepanov ve Mitrovic ikilisi düzenli oynama şansı bulurken Aydın Toscalı da sakatlığı sebebiyle katkı veremeyen isimlerden birisi oldu. Son haftalarda kontenjan sıkıntısı sebebiyle yine Serkan Yanık tercihi yapılmakta. Fakat Serkan’ın da cezası sebebiyle oynayamayacak olması yabancı oyuncu tercihlerini yine savunmada yapacakları anlamına geliyor.

Sağ bek pozisyonu da istikrar kelimesiyle yanyana gelmemeye özen gösteriyor. Ömer Aysan, Mustafa Keçeli ve Serkan Yanık savunmanın sağında görev alan isimlerdi. Ömer Aysan’ın bitmek tükenmek bilmeyen sakatlıkları ve Mustafa Keçeli’nin ikinci yarıyla beraber yaşadığı sakatlık, daha sonra her iki oyuncunun kadro dışı kalması sebebiyle bu bölge Serkan Yanık’ a kalmıştı. Devre arası transferlerinden olan Tanju Kayhan ise son haftalarda sağ bekin sahibi oldu. Rapid Wien’in en dikkat çeken oyuncularından birisi olan Tanju Beşiktaş döneminde aradığı şansı bulamamıştı.

Süper Ligin tecrübeli isimlerinden birisi olan ve sezon başında Gaziantepspor’dan transfer edilen Ivan De Souza geri dörtlünün en istikrarlı ismiydi. Geldiği dönemde sol önde oynayan, ilerleyen haftalarda beke geçen Ivan için süper ligin belki de en teknik beki diyebiliriz. Ivan’ı hücuma çıkışları, adam eksiltebilme özelliği ve hücumu seven yapısıyla tanıyoruz. Ivan’ ın yerine oynayabilecek isimleri Joseph Boum ve Tanju Kayhan olarak sıralayabiliriz.

Orta sahada ikili ön libero ile oynayan Mersin İdman Yurdu’nda 37 yaşındaki Hakan Bayraktar’ın rolü büyüktü. Pas alışverişlerinin organizasyonunu yapan Hakan kadrodışı kalana kadar hemen hemen tüm maçlarda görev yapmıştı. Orta sahada ofansa dönük oyunculardan Ben Yahia ise ilk sezonuna oranla verimsiz bir sezon geçirdi. Takıma vites arttırması beklenen fakat gelir gelmez sakatlığın pençesine yakalanan, geçtiğimiz sezonun parlayan isimlerinden Jean Jacques Gosso ise ilk maçına henüz geçtiğimiz hafta çıkabildi. Murat Ceylan için söyleyebileceklerimiz yıllardır ne uzayan ne kısalan bir oyun yapısına sahip olduğu. Tamam mücadelecidir ama kapasitesi bellidir.

Devre arası transferlerinden bir diğeri de Lawal olmuştu. Öyle ki ismi İBB ile de anılmış, hatta transferi bitti şeklinde haberler dolanırken Mersin’in yolunu tutmuştu. Lawal belki de yanlış zamanda yanlış bir tercih yaptı. Gerçi buna karar verecek olan bizler değiliz ama oyuncunun süper ligde kalabilecek oyuncuların başında geldiğini belirtelim. Tabii ki Mersin’in Lawal’i bırakıp bırakmayacağını da ayrı konu. Ayağı sağlam ve oyunun iki yönünü de oynayabilme becerisine sahip.

Sağ kanada baktığımızda Burhan Eşer’i görüyoruz. Burhan klasik sağ açık oyuncularından. Devre arası transfer döneminde Karabükspor’a gelmesini istediğim oyunculardan birisiydi. Mersin İdman Yurdu formasıyla da geride kalan haftalarda fena bir performans ortaya koymadı. Önünde boşluk bulduğu anda dripling yapmayı sever ancak son vuruşlarda etkili olduğu ise söylenemez.

Sol kanattaki isim ise genelde sağ kanatta görmeye alıştığımız Nduka Ozokwo. Nduka da hızlı ve dikine oynamayı seven bir oyuncu. Ayrıca ceza sahası içerisinde de sık sık gol koklayan bir yapısı var. Yattara konusu ve bir dönem büyüklerle adı anılan Ozan İpek’in de kayıp bir sezon geçirmesi ve olmadık işlere girmesi kanatlarda Mersin’i bu iki oyuncuya bağımlı kıldı. Mevcut durumda mümkün görünmese de sol önde oynayabilecek Ivan ve Culio’yu da sayabiliriz.

Forvet arkasında Emanuel Culio’yu görüyoruz. Culio’nun yetenekleri tartışılmaz. Attığı 5 gol ve yaptığı 6 asistle takımının en verimli oyuncularından. Ama Culio’nun oyun anlamında istikrar sorunu ve zaman zaman sinirlerine hakim olamaması handikapları. İkili mücadelelerdeki hırsı, duran toplardaki etkili vuruşları, kreatif özellikleri ise artıları. Culio’nun olmadığı veya sol kanatta görev aldığı durumlarda ise bu bölgede görebileceğimiz oyuncu genellikle Ben Yahia oluyor.

İleri uçta Mert Nobre bulunuyor. Nobre takımının aksine kişisel olarak çok iyi bir sezon geçiriyor. Attığı 13 golle kendisini tanıdığımız performansına yakın bir çizgi yakaladı. Devre arasında da Fenerbahçe’ye transferi gündemi epeyce meşgul etmiş, izin çıkmayınca kulübünde kalmıştı. Geçtiğimiz hafta sakatlığı sebebiyle oynayamayan Nobre’nin bize karşı da oynayamama ihtimali bulunuyor. Forvetteki diğer isimler devre arasında Karabükspor’dan transfer edilen Mehmet Yıldız ve genç oyuncu Eren Tozlu ve Can Erdem. Mehmet Yıldız’ın golcülük yetisi iyice körelmiş durumda ve Mersin İdman Yurdu’nda da bir türlü katkı sağlayamadı. Eren Tozlu ise ligde gol atma başarısı gösteremedi.

   Toparlamak gerekirse ;
# Rakibin durumu bizim için dezavantaj zira bu tip maçlarda rakibi açmada çok zorlanıyoruz.
# Nobre gibi hava toplarında etkili bir ismi sahipler. Bunun yanısıra Stepanov gibi duran toplarda ileri çıkan ve etkili olan oyuncuları var. ( İlk yarıdaki maçı hatırlayalım)
# Rakip deplasman galibiyeti olmayan iki takımdan biri.
# Hücumda olabildiğince yerden oynamalıyız.
# Rakibin yumuşak karnı İvan ve Nduka’nın bulunduğu sol kanat savunması.
# Son haftalarda her ne kadar skorlara yansımasa da iyi futbol oynamaya başladılar.
# Ivan sıklıkla ceza sahasına sızma eğiliminde. Buna dikkat etmek gerek. Aynı zamanda geri dönüşleri bizim için avantaj olabilir.
# Nduka’nın savunma arasına yaptığı koşulara dikkat.

Kolay görünen fakat oldukça zor geçmesi muhtemel bir karşılaşma bizi bekliyor. Bu tip maçlarda yaşadığımız sıkıntıları biliyoruz. Bunun bilincinde, savunma güvenliğini de elden bırakmadan, hücumda çoğalan ve yardımlaşan bir oyun anlayışıyla ihtiyacımız olan galibiyeti alıp son düzlüğe nefes almış olarak girmek istiyoruz.
Sinir krizlerinden uzak, galibiyetin hafifliğiyle geçecek bir haftasonu dileğiyle…