25 Nisan 2013 Perşembe

STSL 31. Hafta Elazığspor - Karabükspor



kırmızımavi.org için haftalık olarak yaptığımız rakip değerlendirmelerinde bu haftaki konuk Elazığspor ;
Kabul etmeliyiz ki aklımızda hücumu düşünmek, gol atmak ve oynama arzusu varsa hem sahadaki oyuncular, hem de tribündekiler oynanan oyundan keyif alıyor. Yoksa geriye çekilerek, topu karşı tarafa bırakıp, rakibin üzerimize gelmesini bekleyerek oynamak ne takıma ne de bize tat veriyor. Tamam, zaman zaman savunmayı iyi yaptığımız maçlar da oldu ama bunu bir türlü genele yayma başarısı gösterip istikrarı tutturamadık. Yediğimiz gol sayısı da bizim savunma takımı olmadıgımızı gösteriyor zaten.
Mersin İdman Yurdu maçı da tahmin ettiğimiz üzere  beklenenden zor geçti. Bunda ilk yarı boyunca takımın üzerindeki ürkekliğin, daha önce yaşanan acı tecrübelerin de etkisi vardı muhakkak. Tatsız, tuzsuz, hücumda çoğalamayan ve olgun bir atak gerçekleştiremeyen takımın, ikinci yarıda gelen değişikliklerle birlikte oyunu karşı sahaya yıkıp, üstüste pozisyonların ardından golü bulması sürpriz olmadı.

Başa dönecek olursak; Sahaya çıkan kadroda yine akılların hücumdan çok savunmaya odaklı olduğunu gösteriyor. Dışarıdan bakıldığında İlhan, Gökhan, LuaLua ve Ahmet İlhan’dan oluşan hücum hattı oldukça ofansif olarak değerlendirilebilir fakat göründüğü gibi değil. İlhan Parlak’ı sağ önde kullanarak savunma seviyesi yükseltme çabası içerisinde olunsa da ceza sahasını besleyecek atak konusunda sıkıntı yaşanıyor. Çünkü İlhan her ne kadar sırtı dönük oynama becerisi olsa ve topu saklasa da kanat organizasyonlarında elle tutulur bir başarı sağlanabilmiş değil. Diğer kanada dönüp baktığımızda ise Ahmet İlhan’ın da ters ayakla adam eksiltip içeriyi besleme yönü zayıf. Gökhan Ünal’ın da kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı, dünyanın dönüş hızıyla eşdeğer olunca işler sarpa sarıyor.
Bunu aşağıdaki saha içi yerleşiminde de net şekilde görebiliriz.  23 numaralı İlhan Parlak’ın çizgiyi kullanmadığı ve ortaya doğru kaydığı görülüyor. Bunu sadece bu maçta değil, bu bölgede oynadığı tüm maçlarda görmek mümkün.

 
İstatistiklerden yürüyecek olursak; ligin dibindeki Mersin İdman Yurdu karşısında bile kendi sahamızda topla oynama oranlarında rakipten az topa sahip olduğumuz görülüyor.
İçinde bulunduğumuz ve gerginliğin yüksek olduğu haftalarda iyi oyun beklemiyoruz elbet. Alınan galibiyetle de büyük bir adım attığımız gerçek. Son düzlüğe derin bir nefes alarak giriyoruz ama yine de herşey bitmiş sayılmaz. Bu hafta çıkacağımız Elazığspor karşılaşması lige tutunmayı ilan edebileceğimiz bir maç. Aynı şeyler rakip için de geçerli. Onlar da bu maça tamamen emeklerinin karşılığını alacakları son durak olarak bakıyorlar.
Elazığspor sezona Bülent Uygun ve kasikleşmiş ‘yığınla’ transferi ile girerken, ilk 7 hafta sonunda galibiyet alamamanın sonucunda yollar ayrıldı. Yılmaz Vural’ın göreve gelmesiyle birlikte çıkışa geçen takım ilk yarı sonuna kadar toplayabildiği puanları toplamaya çalıştı. Devre arası transfer döneminde kadroda revizyona girilirken, özellikle yabancı oyuncularda değişikliğe gittiler. İkinci yarıda ise takım olabilmenin mükafatını, taraftar bütünlüğüyle birleştirip şehri de arkasına alarak seri iç saha galibiyetleriyle aldılar. Bu istikrarın sonucunu da 3. haftada girdiği küme hattından 25. Haftada çıkarak taçlandırdılar. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Karabükspor karşısına da kümede kalmayı büyük oranda garantileyecekleri bir maç olarak çıkacaklar.
Elazığspor kadrosunu incelemeye her zaman olduğu gibi kaleden başlayalım. Ülkemizde 5. sezonunu geçiren Ivesa’yı aşağı yukarı herkes bilir. 2.05 lik boyuyla ligin en uzun kalecisi olan Ivesa bilindiği gibi yerden ve diz hizasından gelen toplarda sıkıntı yaşıyor. Boyu uzun bir kaleci olmasına rağmen yan toplarda da sıkıntısı var. Bu tip pozisyonlarda çıkıp çıkmama tereddütünün yanısıra defans oyuncularıyla da iletişimsizlik yaşadığını söyleyebiliriz. Buna karşın cepheden gelen toplarda ve birebir pozisyonlarda bir o kadar başarılı. Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray maçındaki performansı yanıltıcı olacaktır çünkü bu sezon çok iyi maçlar çıkardığını biliyoruz. Bunlara en yakın örnek ilk yarıda oynanan Karabükspor maçını verebiliriz. Gerçi o maçta yerden vuruşlar yerine ısrarla havadan oynayan forvet hattımızı da unutmamak gerek. Ivesa’nın yedeğinde Kasımpaşa’dan hatırladığımız Tolga Özgen bulunuyor.

Elazığspor defansından bahsederken ayrı ayrı değil, Sedat ve Bilica ikilisi diye başlamak gerekiyor. Sevabıyla günahıyla bu sezonu bu iki oyuncuyla tamamladı Elazığspor. Her iki oyuncu da benzer özelliklere sahip. Savrukluk ve sakarlık bakımından eşdeğer oyuncular. Sertlik konusunda da adeta birbirleriyle yarış ediyorlar.  Bilhassa Sedat gördüğü kartlarla atbaşı gidiyor. Bilica ise huylu huyundan vazgeçmez hesabı sezon başından beri yapmadığı disiplinsizlik kalmamasına rağmen alternatifsizliğin de sebebiyle her seferinde affedilmek zorunda kaldı. Tehlikeli bölgelerde yaptığı riskli hareketlere Galatasaray karşısında da devam etmiş, yenilginin sorumlularından birisi olmuştu. Bu kadar olumsuz yönlerinden bahsettik Bilica’nın ama hakkını da teslim edelim. Sezon boyunca çizgiden çıkardığı ve yaptığı müdahalelerle Elazığspor’un bulunduğu konumda olmasını sağlayan sebeplerden biri oldu. Alternatiften bahsetmişken bu ikiliyi kenardan destekleyebilecek oyuncular Ahmet Görkem Görk ve Orhan Ak. Sedat’ın sakatlığı devam ediyor ve bu hafta da Ahmet Görkem Bilica’nın partneri olacaktır.

Defansın sağı sezon başından beri Samsunspor’dan tanıdığımız Adem Alkaşi’ye emanet. Adem’i hücumu kısıtlı fakat hırslı ve mücadeleci bir bek olarak tanımlayabiliriz. Buna rağmen takımına 4 asistlik bir katkı sağladığını görüyoruz. Adem’in olumlu özelliklerinden bir diğeri de istikrarlı oluşu. Görev aldığı hemen hemen tüm maçlarda 90 dakika forma giymiş. Sakatlığı sebebiyle son 2 haftada oynayamayan Adem’in Karabükspor’a karşı da oynaması mümkün görünmüyor. Sağ bek pozisyonunda Elazığspor’un alternatif sıkıntısı yaşadığı söylenebilir fakat Adem’in yerini boşlamaması bu bölgede sorun yaşamamalarını sağladı. İlk yarıda cezalı olduğu ve oynamadığı tek maç olan Galatasaray karşısında takımdan ayrılan Julien Faubert görev almıştı. Son iki haftada ise devre arasında Karşıyaka’dan gelen Murat Akyüz forma giyiyor. Bu hafta da Adem’in yokluğunda ilk 11′de Murat’ı görmemiz muhtemel. Murat Akyüz’ün süper lig düzeyinde yeterli olmadığını fakat mücadele gücüyle bunu kapatmaya çalıştığını görüyoruz.

Sol bekte Marvin Zeegelaar’la sezona giriş yapan Elazığspor’da ilerleyen dönemlerde Orhan Ak görev aldı. Zeegelaar ilk yarıda düzenli oynasa da gördüğü kırmızı kartların da sebebiyle formasından uzak kaldı. Son haftalarda da kadroda kendisine yer bulamıyor. Orhan Ak ise ligin tecrübeli oyuncularından birisi. Zaman zaman stoperde de izlediğimiz Orhan geçtiğimiz sezonu bir alt ligde tamamlamışı. Orhan’ın sol kanattan bindirmeler yaptığını pek göremeyiz. Savunmada fena sayılmaz ama yaşı itibariyle son zamanlarda arkasına adam kaçırma problemi yaşayabiliyor. Orhan’ın sakatlığının düzeldiği ve Karabükspor maçına yetişeceği söyleniyor.

Devre arası transfer döneminde takıma katılan oyunculardan birisi de Eren Aydın olmuştu. Manisaspor’daki performansıyla İBB’e transfer olan oyuncu geçen sezonun tamamında Ekrem Ekşioğlu’nun arkasında beklemek zorunda kaldı. Sezon başında takımdan ayrılıp başka bir süper lig kulübüne transferi beklenirken, sürpriz bir kararla B Klasman takımlarından Eyüpspor’un yolunu tuttu. İsmi sayesinde tekrar süper lige dönen Eren, Orhan’ın yokluğunda 2 haftadır şans buluyor. Yalnız Eren’in de yaklaşık 2 sezondur düzenli oynamışlığı yok. Yılmaz Vural sakatlıktan çıkan Orhan’ı mı yoksa Eren’i mi tercih eder bilinmez.
4-2-3-1 dizilişini benimseyen Elazığspor’un merkez orta sahasında sezon başından beri istikrar sağlandığını söylemek güç. Sezer ve Bülent Ertuğrul gibi yerli ve kapasitesi belli takviyelerle girilen sezonda, yabancı oyunculardan da istediği verimi alamayan takım, devre arasında Mustafa Sarp’ın yanısıra Tidiane Sane ve Ivan Sezar takviyeleri yaptı. İlk yarıda hatırı sayılır süreler alan Murat Kayalı ise sürpriz şekilde Şanlıurfaspor’a kiralandı. Yeni transferlerden özellikle Sane’nin bu bölgedeki toparlayıcı rolü takımı adına etkili oldu. Attığı kritik gollerle de hücuma katkı verdi. Sane’nin ceza sahası çevresinden her iki ayağıyla da etkili vuruşlar yapabildiğine de şahit olduk. Sarajevo takımından kiralanan partneri Ivan Sezar ise biraz daha işin defansif yönüyle ilgileniyor. Bülent Ertuğrul ve Mustafa Sarp ise bu sezon sakatlıkları dolayısıyla gereken desteği veremedi.

Elazığspor’un en etkili bölgesi tartışmasız forvetin arkasında bulunan üçlü. Bu üçlünün solundaki isim kısa bir dönem Karabükspor forması da giyen, bir türlü filizlenemeyen yeteneklerden Aydın Karabulut. Aydın için kariyerinin en parlak sezonunu geçiriyor desek abartmış olmayız. 21 maçta yaptığı 7 asistle bunu rakamlara da yansıtmış durumda. Aydın’ın gerisinde görev bekleyen oyuncular ise Volkan Yılmaz ve Marvin Zeegelaar.
Hücumun sağında bu sezon süper ligin parlayan isimlerinden birisi olan Serdar Gürler yer alıyor. Sezonun başlarında neredeyse hiç şans bulamayan oyuncu Yılmaz Vural’ın gelişiyle birlikte takımda yer almaya başladı. İkinci yarıyla beraber müthiş bir çıkış yakalayan Serdar attığı gollerle takımına çok önemli puanlar kazandırdı. Hızlı, son vuruşlarda etkili, teknik bir oyuncu olan Serdar’ın şu an için tek handikapı fiziği. Sochaux alt yapısından yetişen Serdar’ı önümüzdeki sezon farklı bir takımda görmemiz muhtemel. Hafta içinde Serdar’ın sakatlık haberi gelmişti ama bu kritik maça yetiştirieceğini düşünüyorum. Kenardan gelebilecek oyunculardan birisi de yakından tanıdığımız Mehmet Çakır. Geçtiğimiz sezonun devre arasında Karabükspor’la yolları ayrılan Mehmet Çakır yaklaşık 1 yıl futboldan uzak kalmıştı. Devre arasında transfer olduğu Elazığspor’da ise genellikle oyuna sonradan girerek beklenenin üzerinde katkı verdi.

Bu sezonun dikkat çeken bir diğer oyuncusu da Köksal Yedek. Mücadelesi ve enerjisiyle takdir toplayan Köksal, attığı birbirinden güzel gollerle dikkat çekti. 28 yaşındaki oyuncunun bu yaşına kadar süper ligden uzak kalmasını ise kendisi adına kayıp olarak değerlendirilebilir. Köksal’ın da her iki ayağıyla etkili vuruşlar yapabildiğini ekleyelim. Sezona solda başlayan Köksal son haftalarda forvet arkasında görev alıyor. Aynı zamanda hücumun her bölgesinde oynayabiliyor. Forvet arkasında görev alabilecek olan Albert Roland var ama hakkında fikir sahibi olabileceğimiz oyununu görme şansımız olmadı.

İleri uçta Elazığspor’un bu sezon yüzü gülmedi desek yeridir. Sezona Herve Tum, Amr Zaki ve Sinan Kaloğlu gibi isimlerle girilirken Tum ve Zaki’den bir türlü verim alınmayınca yolla ayrılmak durumunda kalındı. İkinci yarıya bu oyuncuların yerlerine alınan Emir Kujovic ve Jake Jervis’ in de gelir gelmez sakatlık yaşamalarıyla 3. alternatif durumundaki Sinan Kaloğlu’na bel bağlamak durumunda kaldılar. Sinan’a yıllar sonra Türkiye kapılarını açan takım Karabükspor olmuştu. Fakat sezon başında yaşadığı sakatlık ve beraberinde gelen fiziki düşüş katkı vermesine engel oldu. Kısa Antalyaspor macerası da turistik gezintiden öteye gitmedi. Bu sezona ise Elazığspor formasıyla yeni bir sayfa açarak giren Sinan yıllar öncesinin fiziki durumundan çok uzakta ama tecrübesi ile işi götürme çabasında. Attığı 5 golle de fazlasıyla katkı verdi. Sezonun ilk yarısında Karabük’te oynanan maçın da tek golünü atan isim olmuştu.

Elazığspor kadrosuna göz attığımız zaman tecrübeli bir kaç oyuncusu ve genç yerli isimleri ile mücadele etmeye çalışan, yabancı oyuncularından asgari katkı alan bir takım portresi çıkıyor. Şu durumda çok da zor görünmeyen ligde kalmayı başarabilirlerse büyük iş çıkarmış olacaklar. Bunda teknik direktörleri Yılmaz Vural’ın da katkısı yadsınamaz.

# Yılmaz Vural yaptığı açıklamada sakin oynayacaklarını açıkladı. Fakat galibiyete daha fazla ihtiyacı olan taraf onlar. Savunma güvenliğinden ödün vermeden sabırlı oyun anlayışı ile ve oynamalıyız.
# Elazığspor’un iç sahadaki Ordu, Gençlerbirliği ve İBB maçlarında savunmayı ileride kurarak mesafeyi daralttığını ve ofsayt taktiği uyguladıklarını fakat rakiplerin bunu değerlendiremediğini gözlemledik. Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray karşısında da bu tarz bir anlayışla oynadılar.
# LuaLua’nın önderliğinde savunmanın arkasına Ahmet İlhan ve oynaması halinde Juju gibi oyuncuları sarkıtabiliriz.
# IBB maçında olduğu gibi kaleye paralel toplardan gol bulabiliriz. Elazığ savunması bu tarz pozisyonlarda sorun yaşıyor.
# İlerideki hücum oyuncuları ani pres yaparak oyun kurdurmamaya çalışıyor.
# Serdar’ın savunma arkası koşularına dikkat. Ayrıca bu oyuncu çabuk adam eksiltebildiği için stoperlerin mümkün olduğunca aralarında mesafe bulundurması gerekiyor.
# Hava toplarında stoperlerin yanı sıra Orhan Ak ve Sinan gibi oyuncuları da etkili.
# Sane ve Köksal’ın cezasahası çevresinden yapacağı vuruşlara dikkat.

Karabükspor’a gelecek olursak bu sezonun yaşanmışlıkları hem takım, hem de taraftarda yorgunluğa sebebiyet verdi. Kısa sevinçler, uzun asabiyetlerle geçen sezonda hiç değilse sermayeyi kurtarmak 90 dakika uzaklıkta…

18 Nisan 2013 Perşembe

STSL 30. Hafta Karabükspor - Mersin İdman Yurdu

                   Mersin-idman-Yurdu-Karabukspor

kırmızımavi.org için hazırladığım Mersin İdman Yurdu maç önü yazısı;


Yine futboldan soğuduğumuz bir haftayı daha geride bıraktık. Galatasaray karşısında sahadaki komediye geçmeden evvel maç öncesine gidelim isterseniz.


Karabük’te stad durumu hepimizin malumu. 3 senedir bitirilemeyen ve iyiden iyiye insanların kafasında yer etmiş bir Necmettin Şeyhoğlu profili var ortada. Sezon başından beri bilet fiyatları 5 ila 10 lira arasında değişiyor. Karabükspor’un durumu da öyle rahat falan değil, aksine puan olarak tedirgin durumda. Sen şimdi ne yaparsın? Bu kritik durumda olabildiğince taraftar desteği istersin değil mi? Ama ne yapıyorsun… Karabük gibi insanların maddi olanakları kısıtlı bir şehirde bilet fiyatlarını 5 liradan 40 liraya çekiyorsun. Neden? Koskoca Galatasaray gelmiş 5 liraya bilet mi olur değil mi? E sen vurgun peşine düşüp, çapulcu tayfasına da bilet ikramı yaparsan tribünlerde ne idüğü belirsiz bir topluluk, rakip takıma alkış tutan bir kitle ile karşılaşırsın. 

Sahaya dönecek olursak; 90 dakika boyunca Karabükspor’un top falan oynadığını kimse iddia etmesin. Oynanan futbol değil, olsa olsa al gülüm ver gülüm orta oyunuydu. Hoca konusu zaten başlı başına öğrenilmiş çaresizlik. Deseniz ki bu maçı 1-0 sayın gidin yatın, eminim ki kabul edecek bir zihniyet hakim. Kimse de demesin ki Karabükspor iyi savunma yaptı. Yediğin 46 golle ligin en çok gol yiyen takımısın, bu saatten sonra neyin savunmasını yapacaksın? Teknik taktik ise hak getire.

Oyun anlayışınız nedir?
Ya işte LuaLua var, veriyoruz ona alıyor, gidiyor falan filan…
Başka?
Ya işte koş Ahmet koş…
Hmmm, tuttum bu taktiği…
Karabükspor’un özeti bu…
Biz de diyoruz ki efendim yok rakibin sol beki sıkıntılı, yok geriye dönmekte zorlanıyor, yok savunmada sorunları var…
Sen kime anlatıyorsun adamın kafada bunlar yokki. Adamın kafada aman 1-0 bitsin, ne şiş yansın ne kebap taktiği var. Oyuncuların durumu da ayrı konu. Ne bir mücadele, ne hırs..
Kendini beğenmişlik de almış başını gitmiş. Uzun süredir yerel medyaya ambargo koyan, en küçük eleştiride biz 9 puanlardan buralara geldik, hede höde diyen ve basın açıklamalarını yazılı olarak yapan beyzademiz Mesut Bakkal, pabucun pahalı olduğunu görünce birlik beraberlik çağrısı yapıp zeytin dalı uzatma çabasında.
Bu sezonu nerede bitiririz, nasıl bitiririz bilinmez. Ha belki ligde kalırız ama sağlam temeller atacağımız bir sezonu çöpe atılmış bir sezon olarak geçirmedik anlamına gelmez.
Biz yazıp çiziyoruz ama görüyoruz ki nafile. Maçlar başlamadan kaybediliyor. İşin artık şakasının kalmadığı, ‘koyverdik gitti’ lerin yerini farklı anlamların alacağı bir pozisyona geldik. Başkalarının puan kayıplarına bakmadan, kendi göbeğimizi kendimizin keseceği bir haftaya giriyoruz.
Rakip, matematiksel olarak olmasa da zihnen düşen ve lige havlu atmış olan Mersin İdman Yurdu. Mersin İdman Yurdu takımını nereden anlatmaya başlayacağıma zorlanıyorum açıkçası. Bir türlü iç huzuru bulamayan kulüp, sezon içerisinde  öyle dönemeçler, öyle keskin virajlardan geçtiler ki yaşananları sıralamada hatalar yaparsak affola.

29 yıllık özlemin ardından süper lige yükselen MİY özellikle çıktığı sezonun ilk yarısında oynadıkları futbolla dikkat çekmiş ve başarılı sonuçlar almıştı. Sezonun ikinci yarısında su yüzüne çıkan maddi sıkıntılar takım içerisinde huzursuzluk yaratmasına rağmen sezonun sona ermesiyle üzeri örtülmüştü.

Bu sezona da ilk sezona benzer şekilde yapılan transfer hamleleriyle girildi. Nurullah Sağlam yapılan bu transferlerdeki yaş haddi sebebiyle çok eleştiri almıştı ama işbilmez yönetimlerinin de hakkını vermek gerek.
Sezonun ilk yarısında, deplasmanda oynadığımız Mersin Idman Yurdu karşılaşması teknik direktör Nurullah Sağlam’ın koltuğunun sallantıda olduğu bir dönemde oynanmıştı. Bize karşı aldıkları galibiyet süreci biraz uzatsa da kaçınılmaz son gerçekleşti ve yollar ayrıldı. Yerine gelen isimse Trabzonspor’da menajerlik görevi yürüten Giray Bulak oldu. Giray Bulak’ın göreve gelmesiyle devre arasında bir çok isim takıma dahil edildi fakat bir türlü sağlanamayan ‘takım olgusu’ sebebiyle düzlüğe çıkamadılar. Son olarak Giray Bulak’ın da gidişatı değiştirememesi ve Hakan Kutlu’nun takımın başına geçmesi istikameti de belirlemiş oldu. Bu yaşanan süreçte kadroda yapılan revizyonlar, gelenler, gidenler, kadro dışılar başlı başına bir konu olacağı için detaya girmeyelim. Son haftalarda düşenin dostu olmaz hesabı hakem hatalarına kurban gittiklerini de ekleyelim.


 
Mersin İdman Yurdu kalesinde sezon başında Boşnak kaleci İbrahim Sehiç ve Özden Öngün yer alıyordu. Şimdi baktığımızda ise her iki kaleciden de eser yok ve farklı isimler bulunuyor. Geçtiğimiz sezonun MİY adına en etkili isimlerinden olan Sehic, başarısız bir ilk yarının ardından takımdan ayrılmak istemiş fakat kendisine kulüp bulamayınca takımda kalmak zorunda kalmıştı. Yerine ise Liberec kulübünden David Bicik transfer edildi. Bicik forma giydiği dönem içerinde iyi bir kumaşı olduğu izlenimi verdi. Atletik, reflekslerinde başarılı bir kaleci olduğunu gözlemlediğimiz Bicik’in süper ligde kalıcı olabileceğini söyleyebiliriz. Gerisindeki isimse yakından tanıdığımız Orkun Usak. Orkun hakkında uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok. Kendisi en iyi ihtimalle süper lig takımlarında yedek kaleci olarak görev alabilir. Yapısı itibariyle aşırı motivasyondanmıdır bilinmez, olur olmaz goller yediğini hatırlıyoruz.

Savunmaya baktığımızda Karabükspor’dan çok daha geniş bir rotasyona sahip oldukları gerçeği var. Joseph Boum, Stephanov, Milan Mitrovic, Aydın Toscalı ve gerekli durumlarda Serkan Yanık savunmada görev alan oyuncular oldu. Sezon başında Boum ve Stepanov’la kurulan Mersin defansında, Boum’un sakatlığı sebebiyle bir çok maçta normalde sağ bek olan Serkan Yanık tercihi yapılmak zorunda kalındı. İkinci yarıyla beraber Stepanov ve Mitrovic ikilisi düzenli oynama şansı bulurken Aydın Toscalı da sakatlığı sebebiyle katkı veremeyen isimlerden birisi oldu. Son haftalarda kontenjan sıkıntısı sebebiyle yine Serkan Yanık tercihi yapılmakta. Fakat Serkan’ın da cezası sebebiyle oynayamayacak olması yabancı oyuncu tercihlerini yine savunmada yapacakları anlamına geliyor.

Sağ bek pozisyonu da istikrar kelimesiyle yanyana gelmemeye özen gösteriyor. Ömer Aysan, Mustafa Keçeli ve Serkan Yanık savunmanın sağında görev alan isimlerdi. Ömer Aysan’ın bitmek tükenmek bilmeyen sakatlıkları ve Mustafa Keçeli’nin ikinci yarıyla beraber yaşadığı sakatlık, daha sonra her iki oyuncunun kadro dışı kalması sebebiyle bu bölge Serkan Yanık’ a kalmıştı. Devre arası transferlerinden olan Tanju Kayhan ise son haftalarda sağ bekin sahibi oldu. Rapid Wien’in en dikkat çeken oyuncularından birisi olan Tanju Beşiktaş döneminde aradığı şansı bulamamıştı.

Süper Ligin tecrübeli isimlerinden birisi olan ve sezon başında Gaziantepspor’dan transfer edilen Ivan De Souza geri dörtlünün en istikrarlı ismiydi. Geldiği dönemde sol önde oynayan, ilerleyen haftalarda beke geçen Ivan için süper ligin belki de en teknik beki diyebiliriz. Ivan’ı hücuma çıkışları, adam eksiltebilme özelliği ve hücumu seven yapısıyla tanıyoruz. Ivan’ ın yerine oynayabilecek isimleri Joseph Boum ve Tanju Kayhan olarak sıralayabiliriz.

Orta sahada ikili ön libero ile oynayan Mersin İdman Yurdu’nda 37 yaşındaki Hakan Bayraktar’ın rolü büyüktü. Pas alışverişlerinin organizasyonunu yapan Hakan kadrodışı kalana kadar hemen hemen tüm maçlarda görev yapmıştı. Orta sahada ofansa dönük oyunculardan Ben Yahia ise ilk sezonuna oranla verimsiz bir sezon geçirdi. Takıma vites arttırması beklenen fakat gelir gelmez sakatlığın pençesine yakalanan, geçtiğimiz sezonun parlayan isimlerinden Jean Jacques Gosso ise ilk maçına henüz geçtiğimiz hafta çıkabildi. Murat Ceylan için söyleyebileceklerimiz yıllardır ne uzayan ne kısalan bir oyun yapısına sahip olduğu. Tamam mücadelecidir ama kapasitesi bellidir.

Devre arası transferlerinden bir diğeri de Lawal olmuştu. Öyle ki ismi İBB ile de anılmış, hatta transferi bitti şeklinde haberler dolanırken Mersin’in yolunu tutmuştu. Lawal belki de yanlış zamanda yanlış bir tercih yaptı. Gerçi buna karar verecek olan bizler değiliz ama oyuncunun süper ligde kalabilecek oyuncuların başında geldiğini belirtelim. Tabii ki Mersin’in Lawal’i bırakıp bırakmayacağını da ayrı konu. Ayağı sağlam ve oyunun iki yönünü de oynayabilme becerisine sahip.

Sağ kanada baktığımızda Burhan Eşer’i görüyoruz. Burhan klasik sağ açık oyuncularından. Devre arası transfer döneminde Karabükspor’a gelmesini istediğim oyunculardan birisiydi. Mersin İdman Yurdu formasıyla da geride kalan haftalarda fena bir performans ortaya koymadı. Önünde boşluk bulduğu anda dripling yapmayı sever ancak son vuruşlarda etkili olduğu ise söylenemez.

Sol kanattaki isim ise genelde sağ kanatta görmeye alıştığımız Nduka Ozokwo. Nduka da hızlı ve dikine oynamayı seven bir oyuncu. Ayrıca ceza sahası içerisinde de sık sık gol koklayan bir yapısı var. Yattara konusu ve bir dönem büyüklerle adı anılan Ozan İpek’in de kayıp bir sezon geçirmesi ve olmadık işlere girmesi kanatlarda Mersin’i bu iki oyuncuya bağımlı kıldı. Mevcut durumda mümkün görünmese de sol önde oynayabilecek Ivan ve Culio’yu da sayabiliriz.

Forvet arkasında Emanuel Culio’yu görüyoruz. Culio’nun yetenekleri tartışılmaz. Attığı 5 gol ve yaptığı 6 asistle takımının en verimli oyuncularından. Ama Culio’nun oyun anlamında istikrar sorunu ve zaman zaman sinirlerine hakim olamaması handikapları. İkili mücadelelerdeki hırsı, duran toplardaki etkili vuruşları, kreatif özellikleri ise artıları. Culio’nun olmadığı veya sol kanatta görev aldığı durumlarda ise bu bölgede görebileceğimiz oyuncu genellikle Ben Yahia oluyor.

İleri uçta Mert Nobre bulunuyor. Nobre takımının aksine kişisel olarak çok iyi bir sezon geçiriyor. Attığı 13 golle kendisini tanıdığımız performansına yakın bir çizgi yakaladı. Devre arasında da Fenerbahçe’ye transferi gündemi epeyce meşgul etmiş, izin çıkmayınca kulübünde kalmıştı. Geçtiğimiz hafta sakatlığı sebebiyle oynayamayan Nobre’nin bize karşı da oynayamama ihtimali bulunuyor. Forvetteki diğer isimler devre arasında Karabükspor’dan transfer edilen Mehmet Yıldız ve genç oyuncu Eren Tozlu ve Can Erdem. Mehmet Yıldız’ın golcülük yetisi iyice körelmiş durumda ve Mersin İdman Yurdu’nda da bir türlü katkı sağlayamadı. Eren Tozlu ise ligde gol atma başarısı gösteremedi.

   Toparlamak gerekirse ;
# Rakibin durumu bizim için dezavantaj zira bu tip maçlarda rakibi açmada çok zorlanıyoruz.
# Nobre gibi hava toplarında etkili bir ismi sahipler. Bunun yanısıra Stepanov gibi duran toplarda ileri çıkan ve etkili olan oyuncuları var. ( İlk yarıdaki maçı hatırlayalım)
# Rakip deplasman galibiyeti olmayan iki takımdan biri.
# Hücumda olabildiğince yerden oynamalıyız.
# Rakibin yumuşak karnı İvan ve Nduka’nın bulunduğu sol kanat savunması.
# Son haftalarda her ne kadar skorlara yansımasa da iyi futbol oynamaya başladılar.
# Ivan sıklıkla ceza sahasına sızma eğiliminde. Buna dikkat etmek gerek. Aynı zamanda geri dönüşleri bizim için avantaj olabilir.
# Nduka’nın savunma arasına yaptığı koşulara dikkat.

Kolay görünen fakat oldukça zor geçmesi muhtemel bir karşılaşma bizi bekliyor. Bu tip maçlarda yaşadığımız sıkıntıları biliyoruz. Bunun bilincinde, savunma güvenliğini de elden bırakmadan, hücumda çoğalan ve yardımlaşan bir oyun anlayışıyla ihtiyacımız olan galibiyeti alıp son düzlüğe nefes almış olarak girmek istiyoruz.
Sinir krizlerinden uzak, galibiyetin hafifliğiyle geçecek bir haftasonu dileğiyle…

12 Nisan 2013 Cuma

STSL 29. Hafta Karabükspor - Galatasaray



Karabükspor taraftar platformu kırmızımavi.org için hazırladığım Galatasaray değerlendirmesi ;


Rakip Galatasaray gibi süper ligin en gözde takımlarından birisi olunca değerlendirme yapmaya gerek kalmıyor aslında. Hergün yazılı ve görsel medyada kendilerinden fazlasıyla haberdar olabiliyoruz. Biz yine de adettendir diyerek her hafta yaptığımız gibi rakibe göz atalım istedik.
Son şampiyon Galatasaray kadrosunu muhafaza etmiş, yeni transferleri ile birlikte şampiyonluğun yine en büyük favorilerinden birisi olarak sezona giriş yapmıştı. Beklenti, yüksek maliyetli takviyelerle birlikte geçtiğimiz sezonun üzerine koymuş bir Galatasaray’dı. İlk yarı sonuna gelindiğinde ise her ne kadar lider olarak tamamlanılsa da bireysel performans ve oyun anlamında taraftarlarını tatmin edemeyen bir görüntü hakimdi. Bunda sakatlıkların yanısıra şampiyon kadronun önemli isimlerinin performans olarak düşüş yaşaması ve yeni transferlerin adaptasyon süreci de etkili oldu.
İkinci yarıya Şampiyonlar Ligini de düşünerek Drogba ve Sneijder transferleri ile Ünal Aysal’ın meşhur çilek operasyonları yapılarak başlayan Galatasaray’da kritik eşik Şampiyonlar Ligindeki Schalke maçı olarak görülürken, olası bir elenme durumunda lige yansıması da merak ediliyordu. Gelen zaferle birlikte ligde de istediği sonuçları alan Galatasaray çeyrek finaldeki Real Madrid maçına başarıyı yakalamış olmanın huzuruyla çıktı. Son olarak bilindiği gibi belki de mevcul şartlarda olabilecek en güzel şekilde şampiyonlar ligine nokta koyuldu.
Devre arası gerçekleşen transferlerle birlikte Galatasaray’ın saha içi dizilişininde değişikliğe gidildi ve 4-4-2 olarak dile getirebileceğimiz iki ön libero, iki kanat ve çift forvetten oluşan şablondan 4-3-1-2  dizilişine geçiş yapıldı. Maç içerisinde skorun durumuna göre Fatih Terim’in değişik varyasyonlar denediğine de şahit olduk.
Kadrolarını değerlendirmeye kaleden başlayacak olursak, rahatlıkla söyleyebiliriz ki ligin  tartışmasız en formda kalecisi Muslera. Hele ki sezon boyunca yaptığı birbirinden kritik kurtarışla takımının puan kayıplarına mani oldu. Aslında son hafta oynanan Mersin İdman Yurdu maçına bakarsak aydınlatıcı bir Muslera özeti çıkarmıs oluruz. Yenilen golün ardından belki de ilk 15 dakika içerisinde skor 3-0′ a gelecekken kurtardığı pozisyonlarla takımını ayakta tutan isim olmuştu. Uruguaylı kaleci için söyleyebileceklerimiz reflekslerinde inanılmaz seri olduğu ve karşı karşıya pozisyonlardaki yüksek başarı yüzdesi. Yediği gollere baktığımızda ise yan toplardan ve uzak köşeye bırakılan toplarda sorun yaşadığı görülüyor. Gerisinde Ufuk Ceylan ve Aykut gibi tecrübeli isimlerin yanısıra geçen sezon Karabükspor’a transferi son anda gerçekleşmeyen Eray İşcan bulunuyor.
Galatasaray’ın en zayıf bölgesi neresi diye sorsak eminim birçok kişi geri dörtlü olduğunu söyleyecektir. Öyle ki sezon başından beri Galatasaray’ın istikrarı bir türlü sağlayamadığı bölge defans hattı oldu.
Sezon başında Çek stoper Tomas Ujfaluji’nin ağır sakatlığı hesapta olan bir durum değildi. Şampiyonlar Liginde mücadele edecek olan Galatasaray, listelerin Uefa’ya verilmesine saatler kala Cris hamlesini gerçekleştirmişti. Fakat yaşanan puan kayıplarında yapılan kişisel hatalar ve anlaşmazlıklar büyük rol oynadı. Cris’ le yollarını ayıran Galatasaray’da savunmaya beklenen takviye yapılmazken teknik direktör Fatih Terim sezon başından beri hiç düşünmediği Gökhan Zan’ı rotasyona dahil etti. Son haftalarda da formsuz ve mili takımdan moralsiz dönen Semih’in yerine Gökhan Zan’ın görev aldığını görüyoruz. Yalnız Real Madrid karşısında olduğu gibi cezalı Dany’nin yokluğunda Gökhan-Semih ikilisi savunmada yer alacaklardır.
Sağ bekte Emanuel Eboue ve Sabri görev alan isimler oldu. Sezon boyunca düzenli olarak Eboue görev almıştı. Sabri ise ilk yarıda hiç düşünülmemiş, Eboue’nin Afrika Kupası sebebiyle milli takımda olduğu dönemde şans bulabilmişti. Eboue için söyleyebileceklerimiz hücum anlamında bir bek için iyi bir seviyede fakat savunmada savruk olduğu. Bu savrukluğunu ilk yarıda bize karşı oynadığı maçtan da anımsıyoruz. Sabri ise görev aldığı karşılaşmalarda kendisinden beklenmeyecek derecede katkı vermişti. Real Madrid karşısında da oyuna girdikten sonra takıma hareket getiren isim olmuştu.
Hakan Balta’nın sezon boyunca sakatlık ve formsuzluğundan dolayı bir türlü istenen seviyeye gelememesi ve Galatasaray’da üçüncü sezonunu geçiren Çağlar Birinci’nin toplamda oynadıgı maç sayısının iki elin parmaklarını geçmemesi, asıl mevkii sol ön olan Albert Riera’nın beke çekilmesine sebep oldu. Riera kendi mevkiisi olmamasına rağmen sol bekte oldukça başarılı maçlar çıkardı. Milli takımımızın her zaman ilk önceliği olan Hakan Balta’nın mevkiisini devşirme Riera’ya kaptırması da ayrı bir yazı konusu olsa gerek. Balta’nın formayı kapması biraz da kontenjana bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda bahsettiğimiz şekilde devre arası transferlerinin ardından oyun şablonunda degişikliğe gidildi ve 3 lü bir orta saha düzenine geçildi. Buna uygun oyuncular da kadroda mevcuttu. İlk yarıda sağ önde vasat bir görüntü sergileyen Hamit, geçen sezonu mumla arayan ve gönderilmesi dahi gündeme gelen Melo bu sistemde yeniden kendilerini buldu. Selçuk İnan’ın bu şablondaki görevi sol iç gibi görünse de takımın anahtar oyuncu rolünden bir şey kaybetmedi. Hem pas organizatörlüğü, hem kesiciliği hem de mücadele gücüyle takımının belki de en önemli oyuncusu. Yalnız istatistiklere baktığımızda gol ve asist anlamında düşüş yaşadığı görülüyor. Bu üçlüye kenardan dahil olabilecek oyuncu ise Yekta Kurtuluş.
İlk yarıda özellikle hücum anlamında 4-4-2 nin kanatlarda görev alan isimler beklenen katkıyı sağlayamamıştı. Özellikle Emre Çolak’ta ısrarcı davranan Fatih Terim oyuncudan beklediği verimi alamazken bu ısrarı eleştirilere sebep oldu. Keza Amrabat ve sezona rekor ceza ile başlayan Engin Baytar için de performans anlamında aynı şeyleri söylemek mümkün. Hücumun sağ tarafında oynayan Aydın Yılmaz’da uzun zamandır formaya hasret kaldı.
Çift forvetle oynayan Galatasaray’da özellikle Sneijder’in transferinin gerekliliği tartışılmıştı. Dizilişteki değişikliğin sebebi Sneijder oldu diyebiliriz. Fatih Terim’in forvetin arkasında görev verdiği oyuncu şimdiye kadar dişe dokunur bir performans gösteremese de geçmişi ve klası tartışılmaz bir yıldız. Arkadaşlarına pozisyon hazırlamada etkili olduğu söylenemez ama ceza sahası çevresinde potansiyel bir tehlike.
Forvete göz attığımız zaman bu sezon Burak Yılmaz fırtınası estiğini söylersek abartmış olmayız. Hem ligde, hemde şampiyonlar liginde attığı gollerle rekorlar kıran oyuncu en verimli sezonlarından birini yaşıyor. Bir ara yedek kalan fakat kendisini toparlayan Burak, Drogba transferiyle birlikte oyuncunun pasör özelliğinden de faydalanır oldu. Elmander ise yaşadığı sakatlık sebebiyle ikinci yarıda fazla şans bulamadı. İlk yarıda attığı 12 golle takımın en etkili isimlerinden olan Umut ise ikinci yarıda hem performansının düşmesi hem de Drogba’nın takıma katılmasıyla ikinci yarıda fazla şans bulamadı.
Drogba için fazla söylenecek söz yok aslında. 35 yaşındaki yıldız eski patlayıcılığından uzak olsa da müthiş bir bitirici. Golcülüğünün yanısıra paylaşımcı özelliğiyle de takıma katkısı çok fazla. Yıllarca imrenerek izlediğimiz bir oyuncuyu süper ligde izlemek de bizim için şans olsa gerek.

Toparlayacak olursak ;
# Real Madrid karşısında aldıkları galibiyetin özgüveniyle sahaya çıkacaklar. Bu durumun bizim için dezavantajları olduğu kadar avantajları da olabilir.
# Fatih Terim ve yardımcılarının saha içerisinde olmaması onlar adına büyük handikap. Zira Fatih Terim’in kenardaki etkinliği tartışılmaz.
# İlk maçta yendiğimiz savunmadan fazlaları olduğu söylenemez. Özellikle cezalı Dany’nin yokluğunda bu durumdan faydalanabiliriz.
# Saha içerisindeki dizilişleri ve her iki bekin savunma zaafiyeti sebebiyle kanatları etkili kullanabiliriz.
# Sezonun ilk yarısındaki maçta olduğu gibi Selçuk’a ayrı önlem alınmalı.
# Takım halinde hareket edip savunmayı ileride başlatmamız gerekiyor.
# Burak Yılmaz’ın çarpraz koşularına özellikle dikkat edilmeli.
# Selçuk İnan’ın yarı penaltı serbest vuruşlarını hatırlatmaya gerek yok. Cepheden faul yapmaktan mümkün olduğunca kaçınmak gerekiyor.
# Hava toplarında Drogba ve Umut gibi çok etkili isimlere sahipler. Özellikle duran toplara dikkat.
# Oyunu geride kabullenmek mantıklı bir tercih olsa da gereğinden fazla  geri çekilmek canımızı sıkabilir.
Kendi penceremizden baktığımızda görebildiklerimiz bu şekilde. Karabükspor olarak son haftalarda olumlu bir hava ve ivme yakaladık. Kendi sahamızda ve seyircimiz önünde galip gelmek, en azından yenilmemek hedefimiz. Büyük maçlardaki tablomuz ve her ne kadar yanlışlarından dem vursak da Mesut Bakkal’ ın bu maçlarda oyuncularına aşıladığı motivasyonu bize güven veren unsurlar. Galatasaray’ a karşı son 2 maçta mağlup olmadığımızı da ekleyelim.
Umarım daha önce yaptığımız gibi iyi futbol ve galibiyetle yine gündemi belirleriz…



4 Nisan 2013 Perşembe

STSL 28. Hafta Maçı: İBB - Karabükspor



Kırmızımavi.org için hazırladığım maç yazım ;
Milli maç sebebiyle lige verilen ara her zamankinden farklı olarak bu sefer işimize yaramış, kampa giren takım zihin olarak yenilenme fırsatı bulmuştu. Demoralize durumdaki bir takım için bulunmaz bir fırsattı bu. Tribünleri dolduran taraftarlar da bunun bilincinde olarak yerlerini almıştı.

Maç kadrosunda sürprizler vardı ama beklediğimiz yönde sürprizlerdi bunlar. Mesut Bakkal’ın Gökhan Ünal hamlesi saha içerisine yeni bir soluk, yeni bir alternatif arayışıydı. Bu durumu herkes gibi biz de anlayışla karşıladık ‘kolundaki pazubanttan bağımsız’. İlk 30 dakika erken gelen gollerle birlikte özlediğimiz ve olmasını dilediğimiz bir Karabükspor vardı sahada. Rakibin zaaflarından yararlanan ve güçlü olduğu özeliklerini kullanan bir Karabükspor. İkinci golden sonra akılda kalanlar ise anlamsız bir şekilde geriye çekilme, akabinde kalemizde yaşadığımız pozisyonlar, üçüncü bölgede top tutamama ve Mesut Bakkal’ın tüm bunlara seyirci kalmasıydı. Gökhan Ünal tercihini anlayışla karşılağımızı belirtmiştik. Fakat oyunda kaldığı süre içerisinde hiçbir şey yapamaması ve hocasının ısrarla oyunda tutması yaşanacakların adeta habercisi oluyordu. Sevgi pıtırcıkları yoktu kimsenin içerisinde Gökhan’a karşı ama hocasının gereksiz ısrarı taraftarla arasındaki köprüleri tamamen atmasına sebep oldu. İshak’ın alkışlanacak performansını, LuaLua’nın kendini bulmasını, kaleci Bora’nın başarılı oyununu konuşmayı, hepsinden önemlisi haftalar sonra gelen galibiyeti hep birlikte kutlamak yerine yine yapacağımızı yapmış, huzursuzluk adına ne varsa arayıp bulmuştuk. Maç sonunda konuşulanlar galibiyetten çok tribünlerde yaşananlar ve takımın buna verdiği tepkiydi. Bu konuda konuşulacak çok şeyler var elbet, ama konuşmamak şu durumda daha mantıklı görünüyor.


Bu hafta yine çok kritik bir maça çıkıyoruz. Rakip yine bizim gibi tehlike hattında olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor.  Onlar da Karabükspor maçını çıkış maçı olarak görüyor ve hedef maç olarak seçmiş durumdalar.

Kadro değerlendirmesine geçmeden evvel İBB takımına şöyle bir göz attığımız zaman Karabükspor ile bir çok benzerlikler taşıdığını belirtmemiz gerek. Öncelikle onlar da sezona teknik direktör değişikliği ile başladılar ve bizim Skibbe tercihimizde olduğu gibi ligi tanıdığını düşünükleri Carvalhal’i takımın başına getirdiler. Bilindiği gibi işler istenilen doğrultuda gitmedi ve bizimle aynı dönemde teknik direktör değişikliğine gittiler. Takımın başına ise geçtiğimiz sezon Karabükspor ile müthiş bir grafik çizen Bülent Korkmaz’ı getirdiler.

Bülent Korkmaz takımın başına geçtiğinde önündeki yol Karabükspor dönemindeki gibi engebeli değildi ama arkasına baktığı zaman kenetlenmiş bir şehir ve taraftar bulamayacaktı. Nitekim bunun sıkıntılarını da yaşadı. Ayrıca Karabükspor’ da oynattığı ‘bekleyen’ takım oyununu, İBB gibi ‘paslı oyunu’ seven bir takımda nasıl uygulayacağı merak konusuydu. Kaldı ki Karabükspor’daki anlaşmazlıkların sebebi geçerliliği tartışılsa da yansıtılan kısmı buydu. Takımının başında 16 maça çıkan Bülent Korkmaz 5 galibiyet, 5 mağlubiyet ve 6 beraberlikle rölanti bir tablo çizdi. Bizden farklı olarak keskin iniş ve çıkışlar yaşamadılar. Biz değerlendirmemizi Bülent Korkmaz ekseninde yapıyoruz ama İBB takımındaki durumu genel itibariyle Abdullah Avcı’dan öncesi ve sonrası, bu sezon için ise Webo öncesi ve sonrası olarak da çeşitlendirebiliriz.

Kadrolarını ele alacak olursak kalede Eduardo’yu görüyoruz. Eduardo bu sezon kurtardığı penaltılarla dikkat çekti. Kullanılan beş penaltının dördünü kurtararak müthiş bir istatistik tutturdu. Yediği tek penaltı golü ise sezonun ilk yarısında oynanan Karabükspor maçında Cernat’tan yediği goldü. Eduardo’nun bu özelliğini Portekiz milli takımından da anımsıyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam Avrupa Şampiyonasında eldivensiz penaltı kurtarmışlığı bile vardı. Eduardo’yu sadece penaltılardaki performansıyla değerlendirmeyeceğiz tabii ki ama bu başarısı akıllı ve çevik bir kaleci olduğu izlenimi veriyor. Cepheden gelen toplarda ve karşı karşıya pozisyonlarda oldukça başarılı bir kaleci Eduardo. Fakat yan toplarda ise bunun aksini söylemek mümkün. İBB takımının yediği 34 golün büyük kısmı yan toplardan geldi. Bunda Eduardo’nun yan toplara çıkmadaki kararsızlığı ve güvensizliği önemli etkendi. Eduardo’nun gerisinde bekleyen isimse Oğuzhan Bahadır. Transfer döneminde adı Karabükspor ile de anılan Oğuzhan süper lig tecrübesi olan bir kaleci. Geçtiğimiz sezonlara oranla bu sezon fazla forma şansı bulamadı. Yine de İBB kalesinin güvenli ellerde olduğunu söylemek mümkün.

Savunma dörtlüsü sakatlıklar ve cezalı gibi durumlar hariç genelde aynı isimlerden kurulu. Sağbekte Geraldes, liberoda Metin ve Can Arat, sol bekte ise Ekrem Ekşioğlu.
Geraldes’ den başlamak gerekirse ideal bir bek olduğunu söyleyebiliriz. Şahsen benim beğendiğim bir oyuncu. Hem hücumda, hem savunmada belli hir çizgisi olan, Portekizli oyuncularda gördüğümüz şekilde topla arası iyi bir bek. Yalnız istatiksel olarak ise şu ana kadar hücuma katkı verebilmiş değil. Geraldes’ in en önemli özelliği istikrarlı oluşu. Arkasında bekleyen Rızvan Şahin’e bu sezon pek forma şansı tanımadı. Sağ bekte kullanılabilecek oyunculardan birisi de Cihan Haspolatlı. Önceki yıllarda sıklıkla bu bölgede izlediğimiz Cihan’a bu sezon bekte ihtiyaç duyulmadı.

Sol beke baktığımızda ligin istikrar abidelerinden olan Ekrem Ekşioğlu’nu görüyoruz. Mücadelesi ve hırsıyla tanıdığımız oyuncu İBB ile 7. sezonunu geçirirken bu sezon da bölgesinde alternatifsiz. Özellikle Gökhan Süzen’in Beşiktaş’a transferi sonrası tamamen yalnız kaldı. Gerçi Gökhan’ın oynadığı dönemde Ekrem’den formayı alabilmişliği de yoktu. Geraldes’ in aksine hücuma da katkısını esirgemeyen Ekrem 2 gol 1 asistlik katkı sağladı. Geçtiğimiz hafta Galatasaray karşısında ise maçın başındaki baskıdan en çok etkilenen oyuncu olmuştu ve goller de onun bölgesinden geldi. Kadroda Ekrem’ i yedekleyecek oyuncu olmadığı gibi cezalı olup forma giyemediği Akhisar karşılaşmasında sağ bek oyuncusu olan Rızvan Şahin forma giymek durumunda kalmıştı.

Stoperde birbirini tamamlayan değil, birbirine benzer özeliklere sahip 3 oyuncu bulunuyor. Metin Depe, Kamil Zayette ve Can Arat. Bu 3 oyuncu da ağır ve arkasına kolay adam kaçırabilen isimler. Metin savunmada sürekliliği olan tek oyuncu. Sezon başında genellikle Metin – Zayatte ikilisi görev alırken, Bülent Korkmaz son haftalarda Metin ve Can Arat ikilisini tercih etti. Kısaca ligin en savruk savunma hattına sahip olduklarını söyleyebiliriz Belediye takımı için. Savrukluk demişken sadece sert müdahaleler ve adam kaçırmaları değil vurguladığımız. Ellerine de hakim olamamaları gereksiz penaltılara sebebiyet verdi. Zira yaptırdıkları 5 penaltı ile en çok penaltı şansı veren takımlar arasındalar. Tek şansları bu penaltıları Eduardo’ nun kurtarması oldu. Savunmada görev alabilecek diğer oyuncular ise Mahmut Tekdemir ve Marcus Vinicius. Gerçi Vinicius var mı, yok mu, varsa nerede ne yapar bilemiyoruz. Resmi olarak kadroda görünüyor. Vinicius da sakatlıklardan belini doğrultamayanlar listesinde. Mahmut ise zorunlu hallerde stoperde kullanılabilecek bir oyuncu.

Savunmanın önünde ikili önlibero ile oynuyorlar. Bu bölgede alternatif bolluğu olduğunu belirtsek de kalite anlamında birbirlerine yakın seviyede oyuncular. İdeal olarak belli isimlerin oynadığını söyleyemeyiz ancak Cihan Haspolatlı ve Mahmut Tekdemir en çok süre alan isimler oldu. Zeki Korkmaz ve Efe İnanç geride bekleyen oyuncular. Serhat Gülpınar ise bu sezon fazla oynama şansı bulamadı. Geçtiğimiz hafta Bülent Korkmaz’ın ilk 11′de şans verdiği Serhat ilk yarıyı tamamlamadan kenara gelmek zorunda kalmıştı. Teknik direktör Bülent Korkmaz’ ın son haftalarda Efe İnanç’ ı tercih ettiği ve Cihan’ ı yedek oturttuğunu görüyoruz. Karabükspor karşısında da bu durumun devam edeceği öngörülebilir. Değişiklik olması ise sürpriz sayılmamalı.

Orta sahada ikili bir ön liberodan bahsettik ama takımının en önemli dişlisi Holmen’i de sürekli olarak bu ikilinin arasında savunmaya yardım ederken izledik. Dolayısıyla üçlü bir orta saha dizilişinden de söz edilebilir. Attığı 9 gol ve yaptığı 3 asistle İBB’nin en önemli kozu olan Holmen, ligin de en değerli oyuncularından birisi. İsveç milli takımında da düzenli olarak forma giyen Holmen’i muhtemelen önümüzde sezon İBB formasıyla izleyemeyeceğiz. Hatta Beşiktaş’la ön anlaşma sağladığı şeklinde ciddi iddialar vardı. Galatasaray karşısında cezası sebebiyle oynayamayan Holmen’ den yoksun İBB orta sahayı kalabalık tutmaya çalışsa da bunda başarılı olamamış özellikle hücumda yavan bir görüntü sergilemişti.

Orta sahada görev alabilecek bir diğer isim ise Taner Yalçın.  Taner Köln’den transfer edildiğinde kendisini gösterebileceği ve başarılı olabileceği bir takıma geldiğini düşünmüştüm. Özellikle Fenerbahçe ile oynadıkları hazırlık maçında gösterdiği performans ve attığı gollerle dikkat çekmişti. Nedense bir türlü istenen seviyeye gelemedi ve hayal kırıklığı yarattı. Bunda tercih edilmemesinin de etkisi olduğunu söylemek gerek. Bu sezon sadece 5 maçta sonradan oyuna dahil olabildi.

Sağ kanatta gördüğümüz isim Boşnak oyuncu Edin Visca. Sezonun ilk yarısında inişli çıkışlı bir performans gösteren Visca sakatlıkların da etkisiyle yararlı olamamıştı. İkinci yarıyla beraber düzenli olarak forma giyen oyuncu son haftalarda takımın ayakta kalan isimlerinden birisi oldu. Visca süratli ve birebirde etkili oyunuyla ligde beğendiğim oyunculardan birisi. Fiziki dezavantajını saydığımız özellikleriyle kapamaya çalışıyor. Visca’nın sakatlık problemi devam ediyor ve Karabükspor’a karşı oynamamasının ihtimal dahilinde olduğunu ekleyelim. Bu bölgede izleyebileceğimiz bir diğer isim ise Tom. Geçtiğimiz sezonun devre arası transferlerinden olan Tom’dan da beklenen performansı bir türlü izleyemedik. Tom’u biraz da bizdeki Juju’ya benzetiyorum aslında. Juju’dan daha teknik ve ayağı yere sağlam basan bir oyuncu. Tom da Juju gibi Bulgaristan liginden gelmişti.
Bulgar liginden bahsetmişken bu ligden gelen bir diğer oyuncu da Doka olmuştu. İlk sezonunda performansı ve attığı gollerle isminden en çok söz ettiren oyunculardan biriydi Doka. Bu sezon ise takımının durumuna paralel şekilde performansı düştü ve istikrarsız bir grafik çizdi. Geride kalan maçlarda sadece 2 gol atabilen oyuncu son 8 haftadır suskun. Yine de etkili bir oyuncu olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yok. Sol kanatta kullanılabilen bir diğer oyuncu da Ömercan Sokullu. Süper ligde 2. sezonunu geçiren Ömercan’ın zaman zaman etkili olduğunu gördük. Özellikle ceza sahasında gol arayan bir yapıya sahip. Takımına da 2 gol 4 asistlik azımsanmayacak bir katkı sağladı. Doka, Visca, Tom ve Ömercan’ ın ortak özellikleri her iki kanatta da oynayabilme yetisine sahip olmaları. Bu rotasyona devre arasında Greuther Furth’den transfer edilen Tayfun Pektürk’ ü de ilave edebiliriz.

Yazının başında belirttiğimiz gibi İBB takımını Webo öncesi ve Webo sonrası olarak da değerlendirmek puan sıralamasındaki yerleri açısından bize yol gösterici olacaktır. Webo’yu sadece attığı gollerle değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Keza transfer olduğu Fenerbahçe’ de attığı gollerin yanısıra partneri Sow’un da verimini ikiye katlayarak komple bir oyuncu olduğunu gözler önüne serdi. İBB’ e dönecek olursak Webo’ nun zamansız gidişi ile forvette çok büyük bir boşluk oluştu. Turgay Bahadır’ın uzun süreli ağır sakatlığı, Tevfik’ in yetersizliği derken Zenke ve Vittek transferleri tam anlamıyla ‘can havliyle’ yapılan hamlelerdi. Vittek’ in de gelir gelmez çamura yatmasıyla Bülent Korkmaz  Zenke’ye sarılmak zorunda kaldı. Çok farklı özelliklere sahip Zenke’den Webo etkisi beklemek doğal olarak olanaksızdı. Buna rağmen Zenke beklenenin çok üstünde katkı sağladı. Hatta bazı maçlarda takımın ayakta kalan tek ismi oldu. Bülent Korkmaz’ ın yeni Mehmet Yıldız’ ı oldu desek yeridir.

Bu tip örneklere sıklıkla şahit oluyoruz aslında. En yakın örnek geçtiğimiz sezon Manisaspor’ un en önemli oyuncuları olan Simpson ve Yiğit gibi çok önemli iki oyuncusunu öyle veya böyle bir şekilde elden çıkarması sonucu küme düşmesi, Antalyaspor’un golcüsü Necati’nin Galatasaray’a  transferine izin vermesi sonucu yaşadığı sıkıntı ve başka bir takım tarafından ligde kalabilmesi tazeliğini koruyor. Zenke geride kalan 7 haftada takımı sırtında taşıyabilecekmi veya yukarıdaki örneklere bir yenisi daha mı eklenecek hep birlikte göreceğiz.

Toparlamak gerekirse ;
# İBB takımının risk alacağı bir karşılaşma olacaktır. Sabırlı oyun anlayışı ile takımlar arası puan durumunu gözeterek beraberliğinde bize yarayacağını unutmamalıyız.
# Kalecileri Eduardo belirttiğimiz üzere yan toplarda oldukça sıkıntılı. Her ne kadar alışkın olmadığımız bir sistem olsa da sık sık çizgiye inip içeri ortalar denemeliyiz.
# Savunmada ağır oyunculara sahipler. Kayserispor maçında attığımız ikinci golde olduğu gibi LuaLua Shelton ikili oyunlarıyla defansın arkasına sarkmak mümkün.
# Defansta hava toplarında etkili oyunculara sahip olsalar da duran toplarda adam paylaşım hatası yapıyorlar. Sıkışan oyunda bu durum bizim için anahtar teşkil edebilir.
# Kanatta oynayan oyuncularının savunma zaafiyeti olduğundan geri gelmekten hoşlanmıyorlar ve bek oyuncuları zor durumlara düşebiliyor. Kanatlardaki etkili adamlarımızı kullanabileceğimiz bir maç olabilir.
# Holmen gibi ceza sahası çevresinden her iki ayağıyla da etkili vuruşlar yapabilen bir oyuncuya sahipler. Mutlaka önlem alınmalı.
# Zenke gibi güçlü bir oyuncunun yüzünü kaleye dönmesine izin vermemeli, keza rakibini sırtına alıp kaleye gitmeyi seven bir oyuncu.
# Kanatlardaki isimler birebirde etkili oyuncular olduğundan öndeki oyuncuların beklere yardım etmesi önemli etken olacaktır.

Karabükspor cephesine dönecek olursak ;
” Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde ” gibi efsaneleşmiş bu söz dizesine istinaen tüm olumsuzlukların bir kenara bırakılıp, bütünlüğü korumamız gerekiyor.  Cenderenin mi, tencerenin mi yoksa kazanın mı içindeyiz adını siz koyun. Şu bir gerçek ki alt taraftan bir sıcaklık hala hissedilmekte. Bu sıcaklıktan sıyrılıp serinlemek ise yine bizim elimizde....