27 Aralık 2012 Perşembe

İlk yarıyı geride bırakırken ; Karabükspor


17 hafta boyunca hem maç önü, hem de maç sonralarında Karabükspor maçları hakkında değerlendirmeler yapmaya çalışmıştık..Geride bıraktığımız ilk yarıdan akılda kalanlara bir göz atalım.

Sezona Türkiye ligini tanıyan ve Alman disiplini uygulaması beklenen Michael Skibbe yönetiminde girilmişi. Herkes yapılan bu tercih dolayısıyla olumlu düşüncelere sahipti. Takımın özellikle lige cıktığından beri yaşadığı defansif sıkıntıyı halletmesini bekliyorduk. Geçtigimiz yılın kadrosu tamamen korunmuş, bu kadroya ilave olarak özellikle kaliteli yerli isimler transfer edilmişti. Hedef olarak ise ligi rahat bir konumda tamamlamak ve ligde kalıcı olmak olarak belirlenmişti.

Sezona iç sahadaki Trabzonspor maçıyla start veren Karabükspor' da Skibbe' nin sahaya sürdüğü enteresan kadro hepimizde şaşkınlık yaratıyordu.. Zaten o kadroyu ilk yarının sonuna dek bir daha göremeyecektik. Bu maçta ortaya koyulan kötü performans ilerisi için ümit vermemekle birlikte alınan beraberlik bizlere avuntu kaynağı olmuştu.

İkincı hafta Kasımpaşa deplasmanına giden Karabükspor' da ilk maçta yapılan tercihler bir nebze olsun düzelmişti. 90 dakika boyunca pozisyon olarak sıkıntı çektiğimiz karşılaşmada sonucu biraz şans, biraz da  beceriklilik belirledi. Galip gelebileceğimiz bir maçtan puansız olarak dönüyorduk.

Üçüncü hafta Necmettin Şeyhoğlu' na Beşiktaş karşısında kendimize güvenerek çıktık. Bu güvenimizin sebebi çok uzun süreden beri iç sahada gösterdiğimiz performansımızdı. Özellikle geçtiğimiz sezon iç sahada gösterilen direnç ve alınan seri galibiyetlerle lige tutunmuştuk. Fakat ilk 15 dakikada yediğimiz goller takımı tamamen oyun disiplininden koparırken sezonun en kötü futbolunu sergiledik. Bunun sonucunda da farklı mağlubiyet kaçınılmaz oluyordu.

Beşiktaş karşısında alınan farklı mağlubiyetin moral bozukluğuyla Bursa deplasmanına gidiyorduk. Beşiktaş maçındaki kötü futbolun cezası Cernat ve Shelton gibi isimelere kesilmiş, kendilerini yedek kulübesinde bulmuşlardı. Maça golle başlayan Karabükspor ilk yarının sonlarına doğru gelen savunma ve kaleci hatalarından gelen gollere engel olamıyordu. İkinci yarıda da çorap söküğü gibi gelen pozisyonların sonucunda gelen gollerle yine farklı bir mağlubiyet alıyorduk.

Beşinci hafta rakip, Galatasaray karşısında kendi sahasında bozguna uğramış Antalyaspor' du. 90 dakika boyunca her iki takımda pozisyon anlamında sıkıntı çekerken. Maçı daha fazla isteyen taraf olan Karabükspor maçın son dakikasında Ahmet İlhan' ın ayağından gelen golle ilk 3 puanına ulaşıyordu. 80. dakikada başlayan protestolar bu galibiyetin ardından yaşanacak süreci uzatıyordu.

Altıncı haftada ligin yeni ekiplerinden Akhisar Belediyespor' a konuk olduk. Maça yine çok ta iyi başlanamamış, kalemizde.pozisyonlar vermiştik. İlk yarının sonlarına dogru Florin Cernat' ın uzaktan attığı klas golle soyunma odasına önde gidildi. İkinci yarıda bu sezonun ilk kez öne geçmenin verdiği özgüvenle çıkan Karabükspor sezonun en iyi futbolunu sergiliyordu. İkinci yarıyla birlikte gelen goller sonucu ilk kez rahat bir maç izlemenin keyfine varıyorduk. Üstüste gelen 2 galibiyetle nihayet işlerin yoluna girdiği fikrine varıyorduk.

Yedinci haftada rakip, Galatasaray' ı kendi evinde mağlup ederek ligin tek namağlup takımı olan Orduspor' du. İstim üstündeki takım Karabük' e de galibiyet parolasıyla gelmişti. Biz de iyi bir seri yakalamış ve bunu devam ettirmek istiyorduk. Henüz 5. dakikada Shelton' la öne geçince istediğimiz ortamda oluşmuş oluyordu. Fakat bu pozisyonları bulamıyor, Ordu' nun hücum silahlarını durduramıyorduk. Stancu ile beraberlik golünü bulan konuk takım belki de galibiyeti kaçıran taraf oluyordu. Bize de alınan 1 puanla yenilmemezlik adında istikrarımızı sürdürmemiz teselli oluyordu.

Eskişehir deplasmanına gidilirken takımın 3 haftadır aldığı sonuçların verdiği özgüven vardı. Bursaspor maçında olduğu gibi maça golle başladık. Geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezon da Eskişehir' den galibiyet çıkaracağımıza olan inancımız artmıştı. Fakat peşi sıra gelen kopyala yapıştır gollerle soyunma odasına geride girdik.  İkinci yarıda durum değişmiyor, rakip elindeki bütün oyunculardan faydalanıyordu. Alınan 5-2 lik skor Skibbe' nin koltuğunun iyice sallanmasına sebep oluyordu.

Ligin iyi futbol oynayan takımlarından birisi olan ve puan sıralamasında üst sıralarda yer alan Gençlerbirliği karşısında hedef mutlak galibiyetti. Beraberlik dahi başarısızlık olarak görülecekti. Maçın başından sonuna kadar Karabükspor' un insiyatifinde geçen karşılaşmada rakip kalede yakaladığımız pozisyonlarda kaleci Ramazan' ı geçemedik. Dediğimiz gibi beraberliğin dahi başarısızlık olarak görüldüğü bu maçtan alınan 0-0 lık skor Skibbe' de herhangi bir tedirginliğe yol açmamış olacak ki maç sonunda hala defansif anlamda mesafe kat ettiğimizden bahsediyordu. Oyuncuların ortaya koyduğu mücadele gelen tepkileri azaltıyordu.

Onuncu hafta rakibimiz teknik adam değişikliğine giden ve kendi sahasında galibiyetle tanışma hedefinde olan Kayserispor' du. Maçın hemen başlarında her zaman olduğu gibi defans hatasından golü kalemizde görüyor, verdiğimiz birbirinden mutlak gol pozisyonlarının sonuca ulaşmaması yanımıza kar kalıyordu. Savunmada bu kadar pozisyon verirken, hücumdaki silik görüntümüz bizi düşüncelere sevkediyordu. Bu kadar kolay teslim olan bir takıma dönüşmemize yönetimde kayıtsız kalmıyor ve Skibbe' yle yollar ayrılıyordu.


Teknik direktör arayışlarına hemen başlanmış, bu durumda olan takımlar için kurtuluş reçetesi her zaman olduğu gibi yerli teknik adamlarda aranmıştı. Metin Diyadin ismi sıklıkla telafuz edilirken, yapılan Mesut Bakkal tercihi şaşkınlık yaratmıştı. Bizlerde her ne kadar tereddütlü bir seçim olarak görülse de bu tercihe olumlu yönlerden bakmaya çalışmıştık.

Mesut Bakkal' ın yaptığı ilk iş sezon başında yönetimin yaptığı teklifi kabul etmeyerek A2' ye gönderilen Deumi ve Güven Varol gibi oryuncuları yeniden A takıma kazandırmak oldu. Takımda bulunan bir çok eski oyuncusunun da yardımıyla bütünlük sağlamaya çalışmıştı.Yapılan değişikliğin ardından ilk karşılaşma İstanbul Büyükşehir Belediyespor' a karşıydı. Teknik direktör değişimiyle birlikte gelen hareketlilik tribünlere de yansımıştı.
Maça yenilen golle başlasakta toparlanan takım, rakip kalede etkili oluyor, bunu sonucunda kazanılan penaltı ile eşitliği sağlıyordu. İkinci yarıda yapılan değişiklikler takıma olumlu yansıyor gelen gollerle galibiyete uzanılıyordu. Uzun süre sonra gelen bu galibiyetle birlikte camiada geçtiğimiz sezonu hatırlan bir bütünleşmeye sebep oluyordu.

Sıradaki rakip ligin zirvesinde bulunan Galatasaray' dı. Sezon başından beri kendi sahasında oynadığı maçlarda 5 galibiyet ve 1 beraberlikle oldukça iyi bir performans gösteren Galatasaray karşısında beklentimiz, takımın geçtiğimiz maçlarda gösterdiği kırılmaları sergilememesi ve mücadele anlamında bizlere ışık vermesiydi. Büyük takımlara karşı nasıl oynaması gerektiği gibi oynayan takım 90 dakika boyunca her hattıyla kusursuza yakın bir performans gösteriyor, aldığı  3-1 lik skorla  Mesut Bakkal' ın maç öncesi bahsettiği gibi Türkiye' nin gündemine oturmayı başarıyordu.

Alınan bu galibiyetle birlikte tüm takımda sezon başından beri yaşanan sıkıntıların patlaması olarak müthiş bir sevinç yaşanıyordu. Düşecek takımlar arasında gösterilen Karabükspor' un bu ligde adından daha çok söz ettireceğinin sinyalini veriyordu.
Galatasaray deplasmanında alınan müthiş galibiyetin ardından Mersin deplasmanında da hedef galibiyetti. Sonuçta rakip ligin dibinden kurtulma mücadelesi veren ve bu mücadelede en büyük rakiplerimizden birisiydi. Bu maçta alınacak galibiyet halinde puan farkı 9 olacak ve rakipte bir çok kopmalar meydana gelecekti. Karşılaşmaya geçtiğimiz haftadaki mücadeleye zıt bir şekilde tutuk başladık. Rakipte içinde bulunduğu durum sebebiyle tedirginlik yaşıyordu. Orta saha mücadelesi şeklinde geçen ilk yarının ardından galibiyete bizden daha fazla ihtiyacı olan Mersin İdman Yurdu daha atak başlıyor, bunun sonucunda da hakemin kötü değerlendirmesi ve İshak' ın da buna çanak tutmasıyla birlikte geriye düşerken 1 kişide eksik kalıyorduk. Buna rağmen Ahmet İlhan' ın müthiş deparı ve İlhan Parlak' ın bitirişiyle beraberliği yakalıyorduk. Bu gol bizde 10 kişi kalmamıza rağmen galibiyet aacağımız olan inancımızı arttırmıştı. Fakat Mesut Bakkal' ın skoru korumaya yönelik hamleleri, yine hakemin uydurma bir duran top kararı sonucunda gelen golle ters tepiyordu. Rahat bir şekilde galip geleceğimiz bir maçta 3 puanı hediye etmekle kalmayıp rakibi kendimize bir adım daha yaklaştırıyorduk.

İki haftalık deplasman serisinin ardından sıradaki rakip yine alt sıralardan kurtulma mücadelesi veren ve teknik adam değişikliği ile birlikte ivme kazanan Elazığspor' du. Mersin karşısında olduğu gibi bu maçta da aynı strateji ile karşı karşıyaydık. Alınabilecek bir galibiyet rakiple aramızı oldukça açacakken, alınabilecek bir mağlubiyetle de kendimize yaklaştıracaktık. Aslına bakılırsa kimsenin bu maçtan mağlubiyet alacağına dair şüphesi yoktu. Rakipte sakatlıklar ve cezalılardan sebep zorunlu rotasyona gitmiş, kenadaki oyuncularından kadro oluşturmak zorunda kalmıştı. Bu maçta hücum anlamındaki eksikliğimiz dikkat çekmiş, ayağımıza kadar gelen fırsatları bir türlü değerlendirememiştik. Rakip yakaladığı tek pozisyonu gole çeviriyor bize de şok bir mağlubiyet yaşatıyordu.

Mesut Bakkal' ın göreve gelmesiyle birlikte alınan 2 galibiyet ilerisi için bizi oldukça ümitlendirirken, peşi sıra gelen beklenmedik mağlubiyetler takımda moralleri oldukça bozmuştu. Bu moral bozukluğu ile gidilen Gaziantep deplasmanında hedef en azından 1 puandı. İlk dakikalarda bu sezon pek rastlamadığımız şekilde duran topta kafayla bulduğumuz gol sonucu oyunun gidişatı tamamen lehimize gelişti. İkinci golünde gelmesiyle birlikte oyunu istediğimiz gibi yönlendirdik ve kalemizde pozisyon vermeden çok değerli bir 3 puanı hanemize yazdırdık.

Sivasspor karşılaşması mücadele edeceğimiz kulvara karar vermemiz açısından önem taşıyordu. Ligdeki takımların puan sıralamasındaki yakınlıkları bir galibiyetle bile bir kaç basamak yükseldikleri görülüyordu. Sivasspor' a karşı alınacak galibiyetle üst sıralara tırmanma adına önemli bir adım atılmış olacaktı. Maça sezon başından beri ilk defa bu kadar agresif başamıştık. Bu agresifliğin ödülünü de erken golle aldık. Golün ardından öyle pozisyonlar kaçtı ki, akıl alır gibi değildi. Farklı bitirebileceğimiz bir maçı az kalsın son dakikalarda heba ediyorduk. Neyse ki alınan 3 puanla birlikte derin bir nefes aldık.

Sivasspor karşısında alınan galibiyetin sevinci yaşanırken, Florin Cernat, Mehmet Yıldız, Muhammet Özdin, Sanel Jahic ve Bilal Kısa' nın transfer görüşmesi için izin verildiği şeklinde yapılan açıklama taraftarlar arasında şok etkisi yapıyordu. Mesut Bakkal göreve gelir gelmez bu tarz bir açıklama yapmıştı yapmasına ama bu kadar sert bir karar kimsenin beklemediği bir şeydi. Hele ki Cernat gibi taraftarın çok sevdiği bir oyuncunun bu şekilde takımdan ayrılması eleştirilere yol açıyordu.

Yaşanan bu gelişmelerin Fenerbahçe karşılaşması öncesi yaşanması medyada da yer bulmuş, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermişti. İlk yarının son haftasında süper ligin belki de en zor deplasmanı sayılan ve yaklaşık 2.5 yılda kendi evinde tek mağlubiyeti bulunan Fenerbahçe' ye konuk oluyorduk. Hedef puan olan 20 puan barajını aşmış, Fenerbahçe karşısına alabileceğimiz 1 puanın hesabıyla çıkıyorduk. Maçın başından itibaren sahaya karakterlerini koyan oyuncular öyle bir oyun ortaya koydu ki , bir Anadolu takımının böyle bir deplasmanda nasıl oynaması gerektiği dersini verdi. 90 dakika boyunca oyundan kopmayan, mücadele eden, rakibin zaaflarını iyi çözmüş ve bunları harfiyen yerine getiren bir takımla karşı karşıya kalmıştık. Skor tabelasında gösteren ise İstanbul' un Avrupa yakasındakiyle aynıydı.

Görüldüğü üzere ilk yarıda Karabükspor' u Skibbe dönemi ve Musut Bakkal dönemi olarak performans anlamında iki bölüme ayırabiliriz. Skibbe döneminde hücumda kısır, pozisyon bulmakta güçlük çeken, aynı zamanda savunma anlamında inanılmaz kademe hataları yapan ve golü yedikten sonra çok çabuk kırılmalar yaşayan ve oyundan kopan bir takımken ; Mesut Bakkal' ın göreve gelmesiyle birlikte takım halinde oynamaya çalışan, alanı daraltan, hem hücumda, özellikle savunmada !, gösterdiği enerjiyle oyuna hükmeden bir takıma dönüşünü izledik. Bunun sebeplerini teknik-taktikten öte, oyuncusuyla bire bir iletişimde başarı sağlayan Mesut Bakkal' ın başardığını altını çizerek belirtmemiz gerekiyor. Bunu söylerken özellikle deplasmanlarda rakibi analizdeki başarısını da göz ardı etmemeliyiz.

Karabükspor' da  özellikle son haftalarda gösterdiği performansla herkesin dilinde olan LuaLua, attığı gollerle kendisinden beklenenden daha fazla katkı yapan İlhan Parlak, sezon başında A2' ye gönderilmesine rağmen profesyonellikten ödün vermeden çalışan ve takıma gelir gelmez kendisine yer bulan ve müthiş performans sergileyen Armand Deumi, sezon başında yeteri kadar şans bulamamasına rağmen sonradan takıma muazzam katkı veren Ahmet İlhan ilk yarıda en fazla dikkat çeken isimler oldu.

Kısacası kötü başladığımız ilk yarıyı, belki de tahmin edemeyeceğimiz kadar iyi bitirdik. İkinci yarı başlamadan önce takımın ihtiyaçlarını masaya yatırıp, gerekli yerlere takviyelerin yapılmasını bekliyor, ikinci yarıda da kendisinden söz ettiren ve oyununu kabul ettiren bir Karabükspor görmeyi diliyoruz...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder